4. SİYASETİN FİNANSMANINDA YENİ BİR YAKLAŞIM : SİYASETİN FİNANSMAN YÜKÜNÜN AZALTILMASI ÖNERİSİ
Siyasetin finansmanı konusunda şu ana kadar ifade ettiğimiz tüm uygulamalar, siyasetin harcamalarını zorunlu, yapılması şart olan giderler olarak ele almakta, bu harcamaların sınırlandırılması ve denetlenmesi yoluyla kontrolün sağlanması anlayışına dayanmaktadır.
Oysa sorunun asıl köklü çözümü, siyasi partileri harcama yapmak zorunda bırakmamak yani siyasetin finansman yükünü en aza indirmek şeklindeki yaklaşım olacaktır.
Siyasi partilerin giderleri temelde, zorunlu giderler ve keyfi (ihtiyari) giderler olarak iki ayrı başlıkta ele alınmalıdır.
Zorunlu Giderler; her dönemde partilerin yapmaktan kaçınamayacakları giderlerdir. Bina giderleri, çalışan giderleri, elektrik, su, telefon, yakıt, ulaşım, sarf malzemesi giderleri, demirbaş eşya giderleri gibi ödenmesi mecburi kabul edilen giderler bu gruba girmektedir.
Keyfi (İhtiyari) Giderler ise; özellikle seçim dönemlerinde ortaya çıkan, siyasi reklam ve propaganda vb. giderleridir.
Keyfi (ihtiyari) giderler, yukarıda bahsedildiği üzere, sıkı denetim ve harcamalara sınırlama getirilmesi yöntemleriyle kontrol edilmeye çalışılmaktadır. Sınırlamalar, adayların seçim bölgelerinin özelliklerine uygun şekilde, örneğin seçmen sayısıyla ilişkilendirilmesi doğru bir yaklaşım olacaktır.
Bu konuda asıl üzerinde durulması gereken ise, zorunlu olduğu kabul edilen giderlerdir. Bu giderlerin bazıları kaldırılabilir ya da azaltılabilirse, siyasetin finansman yükü de önemli ölçüde azalmış olacaktır. Bu durum siyasetin sermayeye olan ihtiyacını azaltacak ve siyasal yozlaşmanın önlenmesinde ciddi katkı sağlayacaktır.
Bu konudaki temel soru şudur; partilerin (siyasetin) zorunlu kabul edilen giderleri, gerçekten zorunlu mudur, siyasetin olmazsa olmazı mıdır?
Günümüz dünyası hızla değişmekte, bilim ve teknoloji sınırları zorlamakta, dijitalleşme, uzaktan iletişim ve sosyal medya kullanımı her alanda ağırlığını hissettirmektedir. Elbette siyasetin bu değişimden uzak kalması düşünülemez. Değişen dünyada siyasetin, söylemleri, eylemleri değişeceği gibi, siyaset yapma biçimleri de değişmek zorundadır.
Ülkemizde çok partili döneme geçişten itibaren yerleşmiş, siyaset kültürünü, siyaset kurumlarını ve siyaset yapma biçimlerini yeniden gözden geçirmek, ezberlenmiş doğruları sorgulamak zorundayız. 1983 yapımı Siyasi Partiler Kanunu, 41 yıl öncesinin şartlarını bugünün siyasetine dayatmaktadır.
Bu konuda pek çok örnek sıralanabilir;
Örneğin, bahsi geçen Kanunun (Md-31), partilerin teşkilatlanmalarında zorunlu kıldığı, genel merkez, il ve ilçe binalarının masrafları partilerin önemli gider kalemlerini oluşturmaktadır.
Bugünün şartlarında, il ve ilçe binalarının zorunlu olmaktan çıkarılması, partilerin teşkilat yapısında ve siyaset yapmalarında bir zafiyet oluşturmayacak, ancak partilerin üzerinden çok ciddi bir maliyeti kaldırmış olacaktır. Bu sayede bina, elektrik, su, telefon, yakıt, çalışan, sarf malzemesi, demirbaş vb. giderleri tamamen ortadan kalkacaktır. Tebligatlar ise bugün, e-posta, KEP, UTS gibi dijital adreslere rahatlıkla yapılabilmektedir.
Öte yandan, seçim zamanlarında yapılan büyük parti mitingleri de partiler için ciddi maliyet getirir ve finansman ihtiyacı doğurur. Mitinglerde amaç, mümkün olan en kalabalık sayıda kişiye ulaşmaktır. Halbuki mitinglerin yerine, ülkedeki her eve girme imkanı sağlayan televizyonun kullanılması halinde ulaşılacak kişi sayısı, mitingle kıyaslanamayacak kadar yüksek olacaktır.
Bu konudaki önerimiz şudur; Seçim dönemlerinde, milletin televizyonu olan TRT’nin mevcut bir kanalı (ya da bu iş için ihdas edilecek bir kanalı), propaganda dönemi süresince, seçimlere girmeye hak kazanmış partilerin temsilcilerine, eşit ve tatmin edici bir süreyle, propaganda konuşmaları için tahsis edilmelidir.
Bu sayede partiler mitinglerin ağır maliyetinden kurtulacağı gibi, aynı anda tüm seçmenlere ulaşma imkanına da kavuşmuş olacaklardır. Ayrıca bu uygulama ile partiler arasındaki siyasi yarış eşit ve adil şartlarda gerçekleşecek, bu ise demokrasinin kökleşmesine katkı sağlayacaktır.
Öte yandan, demokrasinin vazgeçilmezi seçimler ise siyasetin kamu üzerindeki maliyetini oluşturur.
Bu konudaki önerimiz; Seçimlerde oy verme ve oy sayımı işlemlerinin, fiziki sandıklar yerine, dijital ortamda gerçekleştirilmesi, keza dünyada uygulama örnekleri bulunan dijital demokrasiye geçişin sağlanmasıdır. Bu uygulamalar, siyasetin kamu üzerindeki finansman yükünü de oldukça hafifletecektir.
Bu konuda örnekler ve öneriler çoğaltılabilir. Ancak en önemlisi, siyaset ve demokrasi üzerine tüm bu öneriler ve daha başka önerilerin, toplumda enine boyuna tartışılması gerektiğidir.
Böylesi tartışmalar kanaatimizce Türk siyaseti adına önemli kazanımlar sağlayacaktır.
………… SON …….…..