Yüce Allah, yarattığı bütün mahlukatına, hayatlarını kolaylaştıracak ,bazı kabiliyetler vermiştir.
Bu özelliklerden biri, insan dışındaki canlılara doğuştan (fıtri) olarak verilmiştir. İnsana ise hepsini de öğrenme kabiliyeti bahşedilmiştir. İnsanın eşref-i mahlukat / yaratıkların en şereflisi olma (Tin, 6-7) özelliği buradan gelmektedir
İnsanın bu özelliklerden hangisinde daha başarılı olabileceği seçimi için de ona akıl veilmiştir.
Bu itibarla, insan isterse ve çalışırsa her işi başarır; ancak kabiliyetinde çalışırsa zirvelere yükselir.
Hayata adım attığı çocukluk yaşlarında insanın bu başarı kabiliyetini keşfedip onu bu yönde yetiştirmeK, öncelikle anne-babaların görevidir.
Peygamber efendimiz, Kabiliyet Allah’tandır, yetiştirmek ise anne-babadandır (Buhari, Edebül Müfred, 92) buyurmuştur.
Anne-baba eğitim çağı gelmiş çocuklarını okula yazdırıp Saldım çayıra, Mevlam kayıra! hesabıyla onların kabiliyet gelişmelerini takip etmiyorsa, görevlerini tam anlamıyla yapmıyor demektir. Anne-babaların görevi sadece çocuklarını büyütmek değildir. Bunu akıl sahibi olmayan diğer canlılar da yapıyor. Hem de insandan daha meşakkatli sıkıntılara katlanarak şefkatle yapıyor.
Bu görevi özenle yapmak isteyen bazı anne-babalar ise, çocuklarını kabiliyetleri yönünde teşvik ile yetiştirmek yerine; kendilerinin arzu etikleri yöne zorlamaktatdır.
Çocuğa aklı ve kabiliyeti veren anne-babası olmadığına göre, kendi arzularını tatmin için çocuğu kabiliyeti dışına zurlamaları doğru değildir.
Anne-babalar olarak neslimizi yetiştirmekte diğer canlılardan bir ÖNEMLİ farkımız da, çocuklarımızı kabiliyetlerinde dünya ve ahiret mutluluklarını kazanacak şekilde yetiştirmektir.
Bu özelliğe İslam büyüklerimiz, zülcenâhayn : Çift kanatlı olmak tabirini kullanmışlardır. Tek kanatlı bir kuş nasıl uçamaz ise, dünya ve âhiretinden bir tarafı ihmal edilerek yetişen çocuk ta insani ve İslami yönden başarılı sayılmaz.
İnançsız yetişmiş ise, belki doktor mühendis..., hatta Profesör de olabilir ama adam olamaz !..
Kemal CENGİZ
Emekli Müftü