Bu iki kelime, (muhâlif ve muhtelif) dilimize Arapçadan geçmiştir. Güzel Türkçemizde Muhâlif, karşıt ve zıt olmak, çelişmek, farklı düşünmek… gibi daha birçok manalara gelir. muhtelif ise değişik, çeşit, farklı… demektir.
Toplumda kısa ve kolay yoldan meşhur olmayı düşleyen tipler bu yolu (muhâlif olmayı) tercih ederler.
İslam büyüklerimiz de, خالف تعرف : Muhalefet edersen tanınırsın demişlerdir.
Ancak, bu sözün anlamı, iyi yönde tanınma demek değildir; manasından da anlaşılacağı üzere kötü yönde tersinden tanınma demektir.. Atalarımız bu tür tanınma için, Adın çıkacağına, canın çıksın daha iyidir diyerek böylesi tanınmanın kötülüğüne işaret etmişlerdir.
Şair’in, Baki kalan gök kubbede hoş bir seda imiş mısraları ile dile getirdiği gibi; hepimiz için de önemli olan, bu dünyadan *hoş gir kanaat izi bırakarak gitmek olmalıdır!
Peygamber efendimizden önceki Cahiliye döneminde, unutulmamak için “Zemzem kuyusuna herkesin gözleri önünde işeyen züğürt adam” gibi edepsizlik ile meşhur olmak, şöhret değil, öldükten sonra da lanetle anılacak ve akıllardan çıkmayacak bir aptallıktır.
Yüce Allah, hayat rehberimiz olan kitabı Kur’an-ı Kerim’de, Biz onların ölmeden önce yaptıklarını da öldükten sonra bırakıp gittikleri İZLERİNİ de yazıyoruz (Yasin, 12) buyuruyor !
Öyle ise, öldükten sonra da yaşamak istiyorsak, arkamızda iyilikle anılacak hatıralar bırakalım !..
15 01.2025
Kemal CENGİZ
Emekli Müftü