Belki de ilk defa milli bir bayramı, hem de TBMM'nin açılışının 100. yılını; koronanın hapsettiği evlerimizin balkonlarında, pencerelerinde gece saat 21.00'de tüm Türkiye aynı anda sadece İstiklal Marşımızı okuyarak kutlamış olduk.
Mezunu olduğum Domarca Köyü İlkokulu'nda katıldığım son milli bayram
1967 yılı "23 Nisan
Milli Hakimiyet ve Çocuk Bayramı"dır.
Havalar ısınmış, bahar gelmiş, tarlalarda ekinler, çayırlarda otlar büyümüştü.
Yol kenarlarında çimenler, yeni açmış
sarı çiçeklerle süslenmişti.
Nisan ayı, bazı yıllarda kırk ikindilerle taze ekinlere bereket gibi yağar.
Köydeki 23 Nisan hazırlıklarımız bir ay öncesinden başlamıştı. Ezberlenecek şiirler, oynanacak oyunlar, yapılacak yarışmalar öğretmenlerimizce öğrencilere dağıtılmıştı.
Bayram yürüyüşünde söylenecek marşları, öğretmenimiz Ahmet Korkmaz tahtaya yazardı. Biz de defterlerimize not eder, hem ezberler, hem de marş olarak söylerdik.
1.2 ve 3. Sınıfların öğretmeni Hasbekli Selahattin Keleş dersler bitince yürüyüş yaptırır, okul marşlarını da söyletirdi.
KÖY GEZİMİZ
Nisan ayı içinde yakın köylere okul gezileri yapılırdı. Bu gezilerde gidiş gelişlerimiz aynı zamanda bayram hazırlığıydı.
O yıl gezimiz Toprakpınar'aydı. Salı sabah okulun önünde sıra olduk.
Selahattin öğretmenin komutuyla yürüyüş başladı.
Ayaklarımızın rap rap sesleri söylediğimiz marşla beraber, okulun duvarlarından yankılanıyordu.
PLEVNE MARŞI
"Tuna nehri akmam diyor
Kenarı yıkmam diyor
Şanı büyük Osman Paşa
Plevne'den çıkmam diyor.
Düşman Tuna'yı atladı
Kara kolları yokladı
Şanı büyük Osman Paşanın
Kolunda yüz bin top birden patladı."
Köyü çıkana kadar marşı en yüksek sesle söyledik. Sanki Plevne Kalesi'nin surlarından içeri giriyorduk.
Sesimiz aşağı bostanlardan duyuluyordu.
Köyün dışına kadar uygun adımda yürüdük.
Hüyüğün çayırlarda yavaşladık. Öğretmenlerimiz beş ve dördüncü sınıflara;
"1. Sınıfların elinden tutmamızı, yorulan olursa sırtımıza almamızı" söylediler. Buradan sonrasında serbest yürüyüş olacak
"kimse koşmasın,
en öndeki bayrağı geçmesin" diye tembihlediler.
Tek araba genişliğinde, kenarlarında otların yükseldiği, kağnı ve at arabası tekeri izlerinin daha çukurda kaldığı toprak yolda çamur
ve toz yoktu.
Nisan yağmurları göz alabildiğine genişlikte ekin tarlalarını yem yeşil yapmıştı. İki köy arası yaklaşık dört km'dir. Yazır Dağının eteklerinden Sivri Dağı Tepesine, Sarıkaya'nın Beş Tepeler'e kadar geniş düzlüklerin ortasında yer alan köylerin arasında yüksek tepeler yoktur.
Geceleri bile evlerin ışıkları belli olur.
Baharın sabah güneşi sırtımızı yakmadan serbest yürüyüşle köyün yolunu tamamladık.
Toprakpınar'ın harmanlarında yeniden sıra olduk.
GENÇLİK MARŞI
Dağ başını duman almış,
Gümüş dere durmaz akar.
Güneş ufuktan şimdi doğar,
Yürüyelim arkadaşlar.
Sesimizi yer, gök, su dinlesin;
Sert adımlarla her yer inlesin!
Marşını söyleyerek
köyün güneyindeki tek katlı, sarı boyalı, kırmızı kiremitli okulun çevresindeki söğüt ağaçlarının yeni yaprak açtığı geniş bahçesine girdik.
Öğretmenleri başlarında sınıflara göre sırada bekleyen ev sahibi okulun öğrencileri, bizlere
"hoş geldin" dediler.
Beşler beşlerle,
diğer sınıflar kendi akranlarıyla tanışıyorlardı.
Okulun yanındaki çeşmeden sırayla
su içtik.
Öğleye kadar iki okulun öğrencileri karışık olarak oyunlar oynadık.
Bilgi yarışmaları yapıldı. Şiirler okundu. Öğle yemeğine sınıflarımıza göre
yeni arkadaşlarımızın evlerine gittik. Köyün içini de gezmiş olduk yemek saatinde.
Öğleden sonra öğretmenlerimizin de katıldığı futbol oynadık. Kızlar kendi aralarında ip atlama yarışması yaptılar.
Maçlar berabere sonuçlanmıştı.
Selahattin öğretmenin düdüğü ile iki okul öğrencileri yan yana sıra olduk.
Köye dönme vaktiydi.
Yeni arkadaşlarımızla duygulu bir vedalaşmamız oldu.
İki köyün 4 ve 5. Sınıf kızlarından birbirlerine sarılanlardan gözleri kızaranlar, ağlayanlar vardı.
Dönüşümüz daha kısa sürdü. Köye girerken;
"Gün doğdu hep uyandık,
Siperlere dayandık.
İstiklalin uğruna da,
Al kanlara boyandık."
Marşını söyledik.
Sınıflara girmeden evlere dağıldık.
Bayramdan bir hafta önce de Kerpiççik köyü ilkokulu bizim köye geldi.
O yılın okul ziyaretleri böylece bitmiş oldu.
Okulun son haftası
23 Nisan hazırlıklarıyla geçti.
MERASİM HAZIRLIĞIMIZ
Bayram pazardı.
Cumartesi öğlene kadar yılın son ders günüydü. Ama 4 ve 5. Sınıflar ders işlemedik. Okulumuzu temizledik, bahçeyi kızlar süpürdüler, erkekler çöpleri attı. Okulu ve sınıflarımızı Atatürk resimleri ve Türk bayraklarıyla süsledik. Köyün her yerinden gözükecek şekilde okulun duvarına büyük Atatürk resmi ve Türk Bayrağını astık.
Cumartesi öğleden sonra annemgil; 3. teki kardeşim Vehbi'nin, amca çocuklarımız
2. deki Necdet'in, 4. sınıftaki Hanım'ın ve benim kolları kısalmış, eteği çekmiş, rengi solmuş siyah önlüklerimizi ve beyaz yakalarımızı yıkadılar.
Pantolonların sökük ve yırtıklarını gözden geçirdiler.
Ben de siyah lastik ayakkabılarımın içini, dışını çeşmenin oluğunda yıkadım.
Yaz geldiğinden yün çorapları çıkarmıştık, artık çorap giymeyecektik.
Annem, kardeşimi ve beni sırasıyla tandırlıkta, teneke çamaşır leğenin içinde yıkadı. İyice köpürene kadar saçlarımı yıkayan anneme; "gözüme sabun kaçtı," diye bağırdım.
O, sabunladığı lifi sırtıma şap diye yapıştırdı; "sus, şıltak etme" dedi.
Bir yandan da bayram şiirini nasıl okumam gerektiğini anlatıyordu.
Tozum, toprağım, kirim pasım gitmişti. Sabah erkenden, mis gibi kokan yeni yıkanmış önlüğümle tertemizce bayrama gittim.
Tören alanı okul bahçesiydi. Bayram sabahı köy bekçisi Şıhı Dayı ile beraber sıraları bahçeye indirdik. Erkek öğrenciler çeşmeden kovalarla su getirdik. Kızlar törenin yapılacağı yerlere, tozmasın diye, süpürge ile su serptiler.
Okulun kenar betonları ve merdivenleri temiz su ile yıkandı.
BAYRAM YÜRÜYÜŞÜ
Diğer sınıflar da gelince Selahattin öğretmen köyün içinde bayram yürüyüşü için ikişerli sıra yaptı.
O yıl okulumuzda 90 öğrenci vardı. En önde bayrak, arkasında iki kız öğrencinin taşıdığı Atatürk resmi,
bir ay boyunca öğretmenlerimizin hazırladıkları kartonlara kalın divitle yazılmış ;
"23 Nisan 1920, TBMM,
YAŞASIN DEMOKRASİ,
YAŞASIN CUMHURİYET" gibi pankartları büyük sınıf öğrencileri taşıyordu.
Kızlar önde, erkekler arkada sıra olmuşlardı. Sondaki birler ve ikiler ellerindeki kağıt Türk bayrakları ve Atatürk resimlerini gururla sallıyorlardı.
ANNEM YETİŞTİRDİ
Annem beni yetiştirdi
Bu ellere yolladı
Al sancağı teslim etti, Allah'a ısmarladı
Boş oturma çalış dedi,
Hizmet eyle vatana
Sütüm sana helal olmaz
Saldırmazsan düşmana
Marşıyla okul bahçesinden yürüyüş başladı.
Köyümüz sonradan kurulduğundan iki kamyonun yan yana geçeceği genişlikteki köy içi yolları düzdür.
Tek katlı, kiremitsiz, toprak damlı, kerpiç evler bir birbirlerine yakın değildir. Evlerin bahçeleri yoldan içerde yapılmıştır. Çoğu evlerin girişinde çatal kapılı hayat denilen geniş avlular vardır.
Köyün ortasından geçen geniş yol kumludur. Şose genişliğindedir. Bu yola paralel iki toprak yol daha vardır. Bu yollardan diğer komşu köylere gidilir. Bir de ilçeye giden yolumuz ve bunları dik kesen sokaklar vardır.
Köyün içinde bildiğimiz bütün marşları söyleyerek dolaşırken
yaşlı kadınlar, genç kızlar, dedeler evlerin önündeki sokağa çıkıyor bizleri alkışlıyorlardı.
Okula gitmeyen küçük çocuklar, önceki yıllarda okulu bitirmiş gençler de bizi takip ediyordu. Köyün ilk öğretmeni eğitmen İhsan Hoca dayandığı bastonuyla evinin önüne çıkmış, mehter marşına tempo tutuyordu.
CEDDİN DEDEN
Ceddin deden, neslin baban
Hep kahraman Türk milleti
Orduların, pek çok zaman
Vermiştiler dünyaya şan.
Türk milleti, Türk milleti
Aşk ile sev milliyeti
Kahret vatan düşmanını
Çeksin o mel’un zilleti.
Sadece öğrencilerle başladığımız bayram yürüyüşümüz, büyük bir kalabalıkla herkesin söylediği marşlarla
tören alanında tamamlanmış oldu.
Anne babalarımız bizimle birlikte okul bahçesini doldurdular.
O gün Sarıkaya'nın pazarı olmasına rağmen kimse pazara gitmemişti. Kadınlar da patates ekmek için bostanlarda değillerdi.
İstiklal madalyaları ceketlerinin sol yakasında asılı 2 İstiklal Savaşı Gazimiz
sabahtan bahçeye dizdiğimiz okul sıralarının en önünde oturuyorlardı. Muhtarımız Latif kaye, imamımız Rıfat Hoca... köyün çoğu gelmişti törene. Okul yakınındaki evlerde oturan kadınlar da oradaydı. Nisbet hala, Farizet Nene, Güzide Abla, Naime Abla, Latife abla..
Pamuk Nenenin bahçe tarafındaki Okul duvarının önünde töreni ayakta izliyorlardı. Yukarı ve aşağı mahallelerden bayrama gelen kadınlardan, bahçedeki sıralarda yer bulabilenler oturmuş, bir kısmı da ayaktaydı.
Öğretmen Masası, yüksekçe bir yerde konuşma kürsüsü yapılmıştı.
HÜRRİYETİN DEĞERİ
Selahattin Keleş Öğretmenimizin daveti ile saygı duruşu yaptık. İstiklal Marşını bahçedeki herkes söylüyordu. Köyün erkekleri şapkalarını çıkarıp elleri yanda hazır olda bekliyorlardı. Köy bekçisi Şıhı Dayı ile Madalyalı iki Gazimiz şapkalarını çıkarmadan asker selamına durdular.
Okul müdürü Ahmet Korkmaz, bizim ve köylülerin bayramını kutlayarak başladığı konuşmasında: "TBMM'nin açılışını, Kurtuluş Savaşını nasıl kazandığımızı, Cumhuriyeti nasıl kurduğumuzu, Atatürk'ün kahramanlığını, büyüklüğünü, çocuklara verdiği önemi, demokrasi vurgusu yaptı. Hürriyetin değeri kaybedilince anlaşılır. Çocuklara hediye edilmiş tek bayram
23 NİSAN MİLLİ HAKİMİYET VE ÇOCUK bayramı Türkiye'de vardır." Dedi.
"Öğrenci Andı"nı bir kız arkadaşımızın tekrarı ve ardından;
"Atatürk'ün Gençliğe Hitbabesi" ni de bir erkek arkadaşımızın tekrarı ile hep birlikte okuduk.
5 kız 5 erkek öğrenci, İstiklal Marşımızın birer kıtasını oratoryo şeklinde seslendirdiler.
Çeşitli Atatürk ve 23 Nisan konulu şiirlerini ezbere heyecanla okuyan öğrenciler
tek tek alkışlandılar.
Benim şiirim, Arif Nihat ASYA'nın "Bayrak" şiiriydi. Çok alkış aldım.
"Mustafa Kemalin Kağnısı" şiirini kızlardan biri okurken izleyiciler arasında, göz yaşlarını silen kadınlar vardı.
Ahmet öğretmenin sazı eşliğinde kahramanlık türküleri söyleyen okul koromuzun, "Yemen ve Çanakkale" türkülerine izleyicilerden de eşlik edenler oldu.
Yarışmalar başlamadan bekçimiz Şıhı Dayı, törene katılanlara ve öğrencilere lokumla bisküvi dağıttı. 5. sınıf kızları, kolonya döktü misafirlere.
Yoğurt yeme, çuvalda koşma, ipte ekmek yeme, kaşıkta yumurtayla yürüme... gibi çeşitli yarışlar yapıldı.
Kız ve erkeklerin ayrı ayrı yaptıkları Urgan çekme yarışlarına büyüklerimizden de katılanların,
ipin peşinde sürüklenmelerine hepimiz çok güldük. Kazananlara kitap hediye edildi.
"Çocuk Bayramı"mızı bayram gibi kutladığımız törenler, öğlen ezanında bitti. Anne babalarımız da akşam namazından sonra düzenlenecek Fener Alayına davet edildiler.
Küçük sınıflara okul bahçesinde karneleri dağıtıldı.
Okul müdürü Ahmet Korkmaz bize :
-Son sınıfların Bitirme İmtihanları başlayacak, çarşamba günü saat 9.00'da okulda hazır olun, dedi.
Cemil KILIÇARSLAN
24 Nisan 2020