Aşı OLMASAYDIK
MAKALE
Paylaş
03.06.2021 10:25
2.146 okunma
Cemil Kılıçarslan

KUDURMUŞTUK. 1969 yılı Eylül ayının ilk haftasıydı. Harmanlar kalkmış, samanlar çekilmişti. Ben o yıl orta üçe geçmiştim. Okulların açılmasına daha bir hafta vardı.

Pazartesi öğleden sonra "Dağın Dibi"ndeki tarlaya traktörle götürdüğümüz külü serpmiş, dönüyorduk. Köyün girişindeki Hüyükle yaklaşmıştık. Sarı bir çoban köpeği dili dışarıda nefes nefese, ağzından salyalar akıtarak, sağa sola bakmadan yol boyundaki herk tarlalarda koşarak köyden uzaklaşıyordu.

Direksiyondaki amcaoğlu Mustafa traktörü durdurdu, "Komşumuz İsmail emminin iti, yazık kaybolmasın, vagona atıp götürelim” dedi. Ben motordan hemen atladım.

it bizi görünce durdu. Yanına gittim. Gözleri kan çanağı gibiydi; hırıltılı nefesini,  zor alıp veriyordu. Uzunca bir süre bana baktı. Önceden alışkın olduğundan boynundan tuttum, sarıldım. Başını okşayıp sevdim. Ama bir anda neye uğradığımı şaşırdım; öyle bir saldırdı ki, sol bacağım kanlar içinde yere düştüm. Elimden kayan sarı it son sürat dağlara doğru gözden uzaklaştı.

Ben acıyla yerde kıvranarak ağlıyordum. Pantolonumun sol paçası yırtılmış, kanlar dışarı çıkmıştı.

Kırmızı 651’ik Ferguson traktördeki Aziz abim koşarak yanıma geldi, gömleğinden yırttığı parça ile kanayan bacağımı sardı. II Korkma bir şey olmaz, yaran çok değil" diyerek bana sarıldı. Abimle amcaoğlum beni vagona bindirdiler. Abimin kucağında köye geldiğimizde dediler ki: "İsmail emminin köpeği kuduz olmuş küçük oğlu Adnan'ı ısırıp kaçmış." O an dünya başıma yıkıldı. Okulda okumuştum, kuduz hakkında bilgim vardı. Bir an kudurduğumu etrafımdakilere saldırdığımı hisseder gibi oldum. "Beni soğuk bir odaya kapatmışlardı. Ayaklarım zincirlenmişti. Ağzımdan salyalar akıyor; gözlerim kıpkırmızı, kapının koluna, duvarlara saldırıyorum. Ağzımı açıp dişlerimle odadaki tahtaları kemiriyorum. Hırıltıyla uluyorum. Kapının altından ekmek veriyorlardı."

Ben bunları düşünürken göz yaşlarını silerek yanaklarımı öpen annemin babama bağırdığını duydum: "Ne bekliyorsunuz? Çabuk doktora götürün. Çocuğa bir şey olacak."

Ama evin reisi evde değildi. Ondan izin çıkmadan kim götürebilecekti ilçeye? Neyse, büyük abim evin reisinin gelmesini beklemeden traktörü çalıştırdı.

Komşumuzun büyük oğlu da kardeşini at arabasıyla doktora bizden önce yetiştirmişti.

O tarihlerde Sarıkaya'nın betonarme, kiremit çatılı, önündeki büyük bahçeden uzun geniş bir merdivenle çıkılan iki katlı, elektriksiz hükümet konağının giriş koridorunun sol tarafında cam bölmeli karşılıklı iki odasında, ilçenin bütün köylerine sağlık hizmeti veren ilçe Hükümet Tabipliği'nde bir doktor ile iki hemşire bir de hademe vardı.

Uzun boylu, takım elbiseli ilçenin tek doktoru, benden bir yaş küçük Adnan'la beni sırayla muayene etti. Elindeki bir aletle ağzımıza, dilimize, boğazımıza ve gözlerimize baktı. Köpeğin ısırdığı bacaktaki yarayı eliyle kontrol etti. Yanındaki beyaz önlüklü, kırmızı hilal kepli, orta yaşlı hemşire, tentürdiyotla temizlediği yaranın üstüne beyaz bir merhem sürdü, gazlı bezle sardı. Gaz ocağının üstündeki su buharının yükseldiği beyaz çinko kaptan çıkardığı cam şırıngayla ilk iğnelerimizi kalçadan yaptı. İspirtolu pamuğu iğne vurulan yere bastıran hemşire; "Korkmayın, iğne acıtmaz! diye bize moral veriyordu. Hükümet tabibi ise ikimize: "Aşı olursanız, tehlikeli bir durum yokl' dedi. Bizi Yozgat Devlet Hastanesi'ne sevk ettiği yazıyı, camlı bölmenin dışında bekleyen abilerimize uzattı.

Ertesi gün komşumuzun oğlu Adnan'la birlikte Akbucaklı Ömer'anın sarı Ford minibüsüyle kuduz tedavisi için Yozgat'a gittik. Yol boyunca kimseyle konuşmadık, insanlardan uzak durduk. "Kuduracağız” diye çok korkuyorduk. Yozgat Çamlığının eteklerindeki kırmızı kiremitli, iki katlı beyaz boyalı, üst katı balkonlu, bodrum katının küçük pencereleri, uzun sıralı tren vagonu gibi tarihi "Yozgat Devlet Hastanesi"nin birinci katındaki iki kişinin yan yana zor sığdığı dar bir odada muayenemizi yapan beyaz önlüklü, kır saçlı doktor, yan odada iğne yapmaya hazırlanan hemşireye: "Yara beyne uzakta, bacakta. Aşıyı koldan yapalım” dedi. Ben bacağımdan, arkadaşım dizinden ısırılmıştık. O anda ikimiz de sevinçten uçacaktık. Çünkü daha önceleri kuduz aşısının karından yapılacağını duymuştuk.

ilk aşımızı acıtmadan yapan hemşire hanım: "Yarın sabah, ikinci de burada yapılacak, doktor bey sizi bir daha muayene edecek, size vereceğimiz diğer iğneleriniz Sarıkaya'da kolunuzdan vurulacak. Ama hepsini yaptırmanız şart, yoksa kuduz olursunuz" dedi.

Yozgat'a bu ilk gelişimde, üstümde kareli, kısa kollu bir gömlek vardı. Zira Sarıkaya'da hava oldukça sıcaktı. O gün en büyük abimgilde kaldık. Akşamüstü soğuk bir rüzgar esmeye başladı, çok üşüdüm. Ayşe yengem kendi oğluna ördüğü renkli süveter kazağı bana giydirmişti. Köye o kazakla döndüm. Arkadaşımla birlikte üç hafta boyunca her gün 5 km uzaktaki ilçeye, çoğu zaman yürüyerek kuduz iğnesi yaptırmaya gidip geldik.

Bazı günler sıcaktan yorulur, terlerdik. Köye geldiğimizde, yukarı çeşmenin oluğuna kafamızı sokar, hırıltılar çıkarır, duvar dibindeki söğüt kütüklerinin üstünde oturanlara saldırır, kudurmuş numarası yapardık. Bazen sol diz kapağımın altındaki yara izine baktığımda, kuduz aşısı sayesinde kudurmadığıma şükrederim.

Cemil KILIÇARSLAN
Yozgat, Mayıs 2021

 

Yorum Ekle
Adınız :
Başlık :
Yorumunuz :

Dikkat! Suç teşkiledecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

sanalbasin.com üyesidir

ANA HABER GAZETE
www.anahaberyorum.com
İşin Doğrusu Burada...
İLETİŞİM BİLGİLERİMİZ
BAĞLANTILAR
KISAYOLLAR
anahaberyorum@hotmail.com
0312 230 56 17
0312 230 56 18
Strazburg Caddesi No:44/10 Sıhhiye/Çankaya/ANKARA
Anadolu Eğitim Kültür ve Bilim Vakfı
Anadolu Ay Yayınları
Ayizi Dergisi
Aliya İzzetbegoviç'i
Tanıma ve Tanıtma Etkinlikleri
Ana Sayfa
Yazarlarımız
İletişim
Künye
Web TV
Fotoğraf Galerisi
© 2022    www.anahaberyorum.com          Tasarım ve Programlama: Dr.Murat Kaya