Düşman Polatlı'ya kadar gelmiş, top sesleri Meclis'ten duyulur olmuş... Vatan bölünmüş, ordu dağıtılmış, önümüz-arkamız düşman, millet fakr u zaruret içinde... Böyle bir durumda bile Mehmet Akif Türk ordusuna ithaf ettiği İstiklal Marşı'na "KORKMA " (La tahzen) diyerek başlıyor.
LA TAHZEN (KORKMA-ÜZÜLME)
"Peygamber efendimiz Mekke’den, Medine'ye hicretinde; yol arkadaşı Hz. Ebubekir'le birlikte
Sevr mağarasındalar. Peygamberimizin (s.a.v) evinden bu tarafa
iz süren Mekkeli müşrikler, Efendimizi ortadan kaldırmaya azmetmişler, ant içmişler. Mağaranın arkası kayalarla kapalı, önü düşmanın ayak sesleri...
Hz. Ebû Bekir;
“Ey Allah’ın resulü! Yaklaştılar, bizi görecekler...der. Mağaradaki can yoldaşının,
Peygamberimize (s.a.v) "bir şey olacak” endişesi ve korkusu her halinden bellidir. Peygamber Efendimiz, sadık dostuna;
"Lâ tahzen, innallahe meana'' -Korkma, üzülme Allah(c.c.) bizimledir -cevabını verir. (Tevbe 40.)
Akif, Şiire "korkma" diyerek başlıyor. Çünkü Allah milletimizle beraberdir.
MARŞIN YAZILIŞI ve KABULÜ
12 Mart 1921, İstiklal Marşımızın TBMM'de milli marş olarak kabul edildiği gün.
İstiklal Marşı, Milli şairimiz Mehmet Akif ERSOY tarafından uykusuz gecelerde, 1921 yılı Şubat ayı başlarından itibaren "Taceddin Dergahı"nın duvarlarına yazılmaya başlanmıştır.
İstiklâl Marşı ilk olarak, 17 Şubat 1921 tarihinde Ankara'da "Hakimiyet-i Milliye" ve "Sebilürreşad" gazetelerinde yayınlandı.
21 Şubat 1921'de Kastamonu'da
"Açık Söz Gazetesi" ise marşı süslü bir çerçeve içinde birinci sayfaya koyarken şu açıklamayı yapar: ”Her mısrada Türk ve İslam ruhunun ulvi mübarek hisleri titreyen bu abide-i sanat (sanat abidesini) kemal-i hürmet (büyük bir saygı) ve mübahatla (övünçle) derc ediyoruz (yayınlıyoruz). "
Şiir, on iki gün sonra ise Konya'da Öğüt gazetesinde yer aldı. Ayrıca, askerlerin okuması için Batı Cephesi Komutanlığına da gönderilmiştir.
Meclisin milli marş yarışmasına, para ödülü olduğu için Mehmet Akif Ersoy katılmamıştı.
Ancak Milli Eğitim Bakanı Hamdullah Suphi Tanrıöver'in mektubu üzerine Akif'in yazdığı
10 kıta 41 mısralık muhteşem şiir;
1 Mart 1921 tarihinde TBMM'de Mustafa Kemal Paşa'nın başkanlık yaptığı oturumda, Maarif Vekili Hamdullah Suphi Tanrıöver tarafından okunmuştur.
Milletvekillerinin tezahüratlarıyla ayakta alkışlanmış; istek ve göz yaşları arasında milletin hislerine tercüman olan şiiri, Hatip gür ve davudi sesiyle 4 kez tekrar okumuştur.
Her okuyuşta, "Ulustaki İlk Meclis Binası"ndan alkış tufanı kopmuş, "yaşa, varol !" sesleri yükselmiştir.
Çeşitli gazetelerde yayınlanan ve Meclis'te okunan şiir, kısa sürede bütün yurtta büyük
bir umut ve heyecan fırtınası estirmiştir.
12 Mart 1921 tarihli oturumda, TBMM'de yapılan görüşmeler sonunda; milletvekillerinin ayakta, heyecanlı alkışlarıyla, Mehmet Akif'in yazdığı eser, Türk Milletinin Milli Marşı olarak
kabul edilmiştir.
Burdur Milletvekili olarak, Ulus'taki Meclise Ankara'nın ayazında paltosuz gidip gelen şair;
Maarif Vekaleti'nin, önceden ilan etmesi sebebiyle, alınması zorunlu olan 500 lirayı "Darül Mesai" adlı çocuklar ve kadınlara
iş eğitimi veren ve cepheye elbise diken kuruma bağışlamıştır.
100 yıldır her geçen gün mana ve önemi artan, yüce duyguların ifadesi abide bir marşı; yorumuyla, anlamıyla, taşıdığı değerler manzumesiyle hatırdan çıkarmamalıyız.
BİZE DÜŞEN GÖREV
İstiklal Marşını sadece törenlerde söylenen besteli bir marş olarak görmek yeterli değildir.
10 kıta, 41 mısrasının ezberiyle birlikte ve derin anlamıyla, yeni nesillere öğretmeyi görev kabul etmeliyiz.
"İstiklal Marşı’nı niçin Safahat’a koymadınız?”
Sorusuna, hasta yatağında:
– Onu millete hediye ettim, artık o, milletindir. Benimle alakası kesilmiştir. Zaten o, milletin eseri, milletin malıdır. Ben yalnız gördüğümü yazdım. "Allah bu millete bir daha İstiklal Marşı yazdırtmasın." Diyen Milli Şairimiz Akif'i, İstiklal Marşının kabul yıldönümünde minnetle, şükranla, rahmetle anıyoruz.
İstiklal Marşımıza bütün yönleriyle sahip çıkmak; Mehmet Akif'in, Şehitlerimizin ve başta Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere
İstiklal Savaşı kahramanlarımızın aziz hatıralarına en büyük saygı olur.
100 yıl sonra bize düşen görev; ecdadımızdan emanet aldığımız bu güzel vatanı ve İstiklal Marşımızı, nesillerimize aynı ruh ve heyecanla kutsal bir değer olarak devretmek olmalıdır.
Cemil KILIÇARSLAN
Yozgat, 12 Mart 2021