2.“Kur’an” Hatasız Tek Kitaptır!
MAKALE
Paylaş
30.05.2022 12:56
681 okunma
Dr. Hasan Eryılmaz

“Bu kitap (Kur'an) ki, onda asla şüphe yoktur. O, müttakîler (sakınanlar, arınanlar) için bir hidayet (bir yol gösterici)dir”(Bakara 2).  Bu ayet okunurken “lâ raybe fihi.” şeklinde durmak daha meşhur ise de, kıraat imamları Nâfî ve Âsım’dan  “Zalikel kitabu lâ raybe.“ şeklinde durdukları da rivayet edilmiştir. Buna göre ise kitabın bizzat kendisi hidayet olmayıp, "onda hidayet bulunduğu" manası meydana çıkar. Birincisi daha iyidir. Çünkü, Kur´ân´da, Kur´ân´ın bir nur ve hidayet olduğu birçok yerde tekrar edilmiştir(Razi, Mefâtihu´l-Gayb).  

Daha Kur’an’ın başında Allah (c.c.), hem kitabının kendi katından indirilişinde, hem de içindeki ayetlerinde hiçbir şüphe, yanlışlık, noksanlık olmadığını açıkça bildiriyor ki, bu vasıfları taşıyan başka hiçbir kitap yoktur. Bunun dışında kalan hârici-şia- ehlisünnet –mutezile fırkalarının ellerinde taşıdıkları tüm tefsir, hadis, siyer, fıkıh kitaplarının hiçbirisinde böyle bir özellik yoktur. Yazarı hangi müfessir, hangi muhaddis, hangi tarihçi, hangi müçtehit, hangi büyük imamlar olursa olsun,  ortaya konan eserlerin hiçbiri % 100 doğru değildir, ama az ama çok, hepsinde kusur, noksan, yanlış bulunur.  Bu değişmez, külli bir kuraldır. Zira yanlışlıktan beri olan sadece ve sadece Allah (c.c.)’tır ve de O’nun kitabıdır. Dolayısıyla “bizim fakih sizin fakihi döver” mantığı ile hiçbir dini fırkanın diğerlerini, “en iyisi bizimkidir” diyerek, kendini hatasız, başkalarını “hata dolu” diye nitelemesi doğru değildir, bu karşılıklı yakınlaşmaya en büyük engeldir. Herkes hatalı olabileceğini daha baştan kabul ederek, kardeşçe tartışmaya, problemleri çözmeye çalışmalıdır. 

“Allah'ın kitabı olduğu, bunun kadar kesinlik ve şüphesizlik ile bilinen ve doğru yolu bunun kadar gösteren hiçbir kitap yoktur. Bunun ne vahyinin niteliği ve inmesinde bir şüphe, ne de tebliğinde bir töhmet vardır… Rayb, şüpheye yakın ve fazla olarak kötü zan gibi bir töhmet manasını da kapsar. Fakat asıl manası şüphe ve kuşku, yani kuşkulu şüphedir. Yalnız "şüphe" kelimesini de bu manada kullanırız. Burada rayb bütün cinsi ile olumsuz kılındığından, ilmî şüphe ve ahlâkî şüphe diye birbirinden ayrılabilecek olan şüphe ve suçlama durumlarının ikisi de kaldırılmış ve iki yönden kesin olarak kitabın mükemmelliği açıklanmıştır… Bunda Resulullah'ın, vahyi gerek kabul etmede ve gerek tebliğ etmede sözünde duran emin bir kişi olduğunu kaydetmek ve ilan etmek vardır. Ve bu şekilde kitabın kendisinde hiçbir şüphe olmadığını kaydetmek, kitabı tebliğ eden Muhammed el-Emin'in kendisinde de hiçbir şüphe bulunmadığının tescilidir…”  (Elmalılı Tefsiri). 

Kur’an’ın ne Allah (c.c.) katından indirilişinde, ne kendisine indirilen Rasulüllah (a.s.) ’da ve ne de içeriğinde şüphe, kusur, noksanlık, yanlışlık bulunmadığına göre; Kur’an’ın bütün Müslümanları bağlayan, tartışmasız tek kaynak olduğu açıktır. Bu, yanlış bir etiketlendirme ile kendilerine hem “hadisci” hem de “Kur’ancı” diyen Müslümanların ikisi için de geçerlidir. Ben de Müslümanım diyen birisi için Kur’anı görmezlikten gelmek, yok saymak, İslam dairesinin dışına çıkmak olacağından, hiçbir Müslüman “Kur’an karşıtı! “ olmakla suçlanamaz. Böyle ölçüsüz bir ifade karşısındakine direk “kâfir” demektir ve bütün köprüleri atmak, her türlü diyaloğu bitirmek demektir. Tabi bu durumda ne barış olur ne de kardeşlik? Hatalısın demek başka, kâfirsin demek başkadır. Kardeşlik için herkes, ağzından çıkan sözleri özenle seçmek zorundadır.  

Kur’an kusursuz tek kitab oluşu üzerine, bu kadarı yeterlidir. Zaten asıl ayrılıkları oluşturan “sünnet”  konusudur.  “Kur’an gibi, sünnetü-rasulullah da bağlayıcı mıdır?” ya da “ne kadar bağlayıcıdır?”, veya “hangi sünnetler bağlayıcıdır?”… gibi bir sürü tartışma konusu var. Mademki Kur’an tüm inananları bağlıyor, şu halde,  sünnet konusunu netleştirmek için ilgili Kur’an ayetlerinin incelenmesi de şart demektir:   

3. Hikmet Nedir, Kur’an mı, Sünnet mi, Felsefi Kelâm mı? 

“(İbrahim dedi ki), Ey Rabbimiz! Onlara, senin âyetlerini kendilerine tilâvet edecek (okuyacak), onlara kitâp ve hikmeti öğretecek, onları temizleyecek içlerinden bir peygamber gönder. Şüphesiz üstün olan, her şeyi yerli yerince yapan sensin.” (Bakara 129)   

Müfessirler (Taberî, Zemahşerî, Râzî…) bu ayette geçen “kitâb”ı, Kur’ân-ı Kerîm;  “hikmet“i ise Peygamber’in sünneti, din ve dinî hükümlerle ilgili bilgiler, söz ve yaşayışta doğruluk…  şeklinde açıklamışlar(DİB, Kuran Yolu Tefsiri) ise de, özellikle hikmet konusu çok tartışılmıştır. Bu kavram, Peygamberimizin Kur’an ve dindeki yeri bakımından, çok çok önemlidir. Dolayısıyla bu konuyu bir diğer büyük tefsircimizden mümkün olduğu kadar kısaltılarak aktaralım: 

Müfessirler bu "hikmet”  hususunda ihtilâf ederek şu görüşleri ileri sürmüşlerdir:             

1) İmam Malik, "Dini bilmek, onu anlamak ve ona uymaktır."   

2) İmam Şafiî,  "Hikmet, Allah´ın Resulünün sünnetidir." Bu aynı zamanda Katâde´nin görüşüdür. Şafiî´ nin arkadaşları şöyle demişlerdir: "Bunun delili, Allah Teâlâ´nın bu ayette önce Kur´an´ı okumayı, ikinci olarak onu öğretmeyi zikrederek, daha sonra "hikmet" kelimesini buna atfetmesidir. Binaenaleyh hikmetten maksad, Kur´an dışındaki bir şeyin olması gerekir. Bu da, Hz. Peygamber (s.a.s)´in sünnetinden başka birşey değildir.     

3) Hikmet, "hüküm" manasına gelen bir masdardır. Buna göre mana, "O, senin onlara indirdiğin kitabını onlara öğretiyor ve senin ona öğretmiş olduğun hüküm ve kazalarını onlara beyan ediyor" olur.    

4) Onlara kitabı öğretmesinden maksat, muhkem olan ayetleri;  "Hikmet" i öğretmekten maksadı ise, müteşabih ayetleri öğretmeyi kastetmiş olmasıdır. 

5) Onlara hükümlerin hikmetini ve bu hükümlerdeki muhtelif faydaları öğretmiş olmasıdır…  ”” (Râzî,Mefâtihu´l-Gayb). 

İmam Râzî  ‘den yapılan bu kısaltılmış alıntıda, "Hikmet, Allah´ın Resulünün sünnetidir" diyerek, en açık tespiti yapanın İmam Şafiî’ olduğu görülüyor. İmam Malik de "Dini bilmek, onu anlamak ve ona uymaktır." diyerek uygulamayı dolayısıyla sünneti işaret etmektedir. 3. ve 5. şıklardaki “…hüküm ve kazalarını onlara beyan ediyor"  “…hükümlerdeki muhtelif faydaları öğretmiş olmasıdır” ifadeleri de, dolaylı olarak Peygamberin(a.s.) kavli ve fiili sünnetlerini göstermektedir. 4. şıktaki, hikmetin müteşabih ayetler olduğu ifadesi ise bize göre, kesinlikle yanlış bir yorumdur. “Andolsun ki vaktiyle Lokmân’a şu hikmeti vermiştik: "Allah’a şükret, O’na şükreden kendi iyiliği için şükretmiş olur; nankörlük eden de bilmelidir ki Allah’ın hiçbir şeye ihtiyacı yoktur, O her türlü övgüye lâyıktır." (Lokmân 12)  ayetinde hikmet, tam tersine apaçık muhkem bir ayettir. Dolayısıyla İmam Şafiî’ nin tesbitine uygun olarak, Bakara 129 ayetindeki hikmet, ayetin lafız sırasına göre tilavet edilen(okunan) değil; öğretilen, açıklanan, tefsir edilen ve yapılması istenen lafzi ve fiili, Sünnet-i Resulullâh ’tır. Tabii ki tüm hikmet, Sünnetü  Resulullâh ’tan ibaret değildir. 

3.1.  Hikmetin, Elmalılı Tefsirinden Özeti, 

Bakara 129. Ayeti tefsirinde hikmeti çok kısa geçmiş olan Elmalılı Tefsiri,  “Allah hikmeti dilediğine verir. Kime hikmet verilirse, ona pek çok hayır verilmiş demektir. Ancak akıl sahipleri düşünüp ibret alırlar” (Bakara 269) ayeti tefsirinde, hikmeti uzun uzun açıklamıştır. Dolayısıyla aşağıdaki kısımlar, Bakara 269 ayetin Elmalılı Tefsirinden, kısaltılarak alınmıştır:  

“Hikmet ne demektir? Mastar olması bakımından, aslında kötülükleri ortadan kaldırmak, iyilikleri elde etmek, hüküm ve hükûmet, sağlamlık ve muhkemlik hep bu kökten alınmıştır… bir şeyin içinde gizlenen ve sonuç bakımından ortaya çıkacak olan fayda ve iyiliğe, o şeyin hükmü ve hikmeti denilir... En genel anlamda hikmet, her güzel bilginin ve her faydalı işin ismi olmuştur…” 

Elmalılı Tefsirinde bu genel girişten sonra, toplam 29 madde halinde hikmet kavramının tarifleri verilmiş, hem kavramın genişliği, hem de anlayıştaki farklılıklar ortaya konmuştur. Her maddede verilen uzun bilgiler, mümkün olduğu kadar kısaltılarak, sıralanacaktır: 

  1. Sözde ve fiilde doğruyu tutturma (Mücahid): Hikmetin hakikatı, başlangıcında ilmî, sonucunda ise amelî anlamda, iki yönünün birlikte bulunması demektir.              
  2. Hikmet hem bilgi, hem de iştir(Mukâtil, İbnü Kuteybe): Hikmetli bilgi, tecrübe ile desteklenmiş, uygulanabilir özellikler taşıyan ilimdir. Hikmetli hareket de bilimsel temellere dayalı olan ve bir ilmin ölçüsüne vurulduğu zaman doğru olduğu kesinleşen ameldir. 
  3. Hikmet; ilim ve fıkıh demektir (Mücahid):  Fıkıh hem nazarî (teorik), hem amelî (pratik) yanları olan bir ilim olduğu gibi, bildiğini yaşama işiyle de yakından ilgili bir ilimdir… Hikmet, ilkeleri ve amaçları, özündeki bütün incelikleriyle bilip ne yapacağını tayin etmek ve bu bilgilerin gereğiyle amel etmek anlamına gelir.               
  4. Hikmet varlıkların özündeki mânâları anlamaktır (İbrahim Neha'î): Bu tarif, ilâhî hikmetin bilgisi denilen yüce bilgiye uygun düşer… Peygamberlik ilâhî ihsan eseri olan hikmetin en yüksek mertebesini ifade eder.               
  5. Hikmet, Allah'ın emrini anlamaktır (Zeyd b. Eslem).               
  6. Hikmet, anlamak demektir (Şüreyk). (4. 5. ve 6. maddeler, hikmeti yalnızca bilgi özelliğiyle ele almıştır… Hikmeti yalnızca amelî değeri ile ele alanlar da vardır. 
  7. Şöyle ki, Hikmet, icad demektir (Seyyid):  Allah'ın hikmeti, her zaman her yerde, kulların yararına olacak şeyler yaratması demek olduğu gibi, insanların hikmeti de başka kulların yararına olacak şeyler yapmak, kâinat düzenini anlayıp keşif ve icatlarda bulunmak demektir.                 
  8. Hikmet, varlık düzeninde herşeyi yerli yerince koymak demektir ki, bir bakıma ilâhî hikmeti tarif sayılır. Adaletin tarifi olmak üzere pratik açıdan hikmet, adalet demektir.   
  9. Hikmet güzel ve doğru işlere yönelmektir.               
  10. Siyasette, insanın gücü yettiği kadarıyla yüce yaratıcıya benzemeye çalışmasıdır ki, bu tarif, daha ziyade hikmetin hâkimiyet manasıyla olan ilişkisini ön plana çıkarır.           
  11. Hikmet, Allah'ın ahlâkı ile ahlâklanmaktır (Râzî). (İlk tariflerde dile getirildiği üzere; hikmet, ilimde ve amelde sağlamlık, sözde ve işte isabet diye tarif olunduğu zaman, hemen hemen bütün tarifler gözetilmiş olur… Yalnızca nazarî bilgiye saplanıp kalmak, hikmetin kendisini değil, hikmetin lâfını etmektir. Sırf felsefe ile uğraşmanın ayıp sayılması da bundandır… Hikmet denilen şey, doğru bilgi ile doğru hareketin bütünüdür ) …     
  12. Hikmet, Allah'ın emirlerini düşünmek ve ona uymaktır (İbn Kasım).              
  13. Hikmet Allah'a tâat, fıkıh ise din ve ameldir (Kuşeyrî).               
  14. Hikmet bir nurdur ki, vesvese ile gerçek makâm arasındaki fark bununla kestirilir (Ebu Osman).                
  15. Doğru ve hızlı karar verebilmektir(Bündar İbni'l-Hüseyn).              
  16. Doğruya iletmektir(Fadıl).              
  17. Ruhların sükûn ve güvenliğinin son durağıdır(Kettanî).             
  18. Sebepsiz işarettir. Hak Teâlâ'dan niçin ve neden diye sormaya hacet bırakmayan işarettir.          
  19. Bütün hallere hakkı tanık tutmaktır.          
  20. Din ve dünya düzenidir.    
  21. Ledünnî ilimdir.            
  22. İlham vârid olması için sırrı saklamaktır.            
  23. Bunların hepsidir.                            

    Sağlam bilgi, güzel huy, faydalı sanat, sebep ve sebebiyet, bir kötülüğü önlemek veya bir iyiliği elde etmek için yapılan herhangi bir şey, ibret ve ders almayı gerektiren herhangi bir söz-nasihat, tuhaf bir şeyin sırrını anlamaya yönelik çaba, sağlam gelenekler, Allah'ın değişmez kanunları, Peygamber'in sünnetleri… Her biri hikmetin çeşitli manalarıdır.  

Tariflerin toplamından üç farklı tefsir çıkar:  1- Faydalı amele götüren bilgi,  2- Bilgiye dayalı olarak ortaya konan faydalı amel,  3- İlimde ve amelde ihkâm (sağlamlık). Bir başka deyişle, sözde ve işte isabet… Tefsir ilminde otorite âlimler, bu üç manadan hiçbirine tahsis etmeden tefsir etmişlerdir… Her çeşit hikmet Allah'ın ihsanıdır 

 

 

Yorum Ekle
Adınız :
Başlık :
Yorumunuz :

Dikkat! Suç teşkiledecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

sanalbasin.com üyesidir

ANA HABER GAZETE
www.anahaberyorum.com
İşin Doğrusu Burada...
İLETİŞİM BİLGİLERİMİZ
BAĞLANTILAR
KISAYOLLAR
anahaberyorum@hotmail.com
0312 230 56 17
0312 230 56 18
Strazburg Caddesi No:44/10 Sıhhiye/Çankaya/ANKARA
Anadolu Eğitim Kültür ve Bilim Vakfı
Anadolu Ay Yayınları
Ayizi Dergisi
Aliya İzzetbegoviç'i
Tanıma ve Tanıtma Etkinlikleri
Ana Sayfa
Yazarlarımız
İletişim
Künye
Web TV
Fotoğraf Galerisi
© 2022    www.anahaberyorum.com          Tasarım ve Programlama: Dr.Murat Kaya