İnsan Neden Yanlışta Israr ve İnat Eder?
MAKALE
Paylaş
09.04.2023 19:14
2 yorum
901 okunma
Mehmet Aktan

Bazı insanların ilmen, hükmen ve uygulamada doğru ya da yanlış olduğunda şüphe olmayan konularda aksine tavır sergilediğine ve tüm uyarılara rağmen geri adım atmadığına şahit oluruz.

Neden böyle olduğuna da bir türlü anlam veremeyiz. Gerçek ak ile kara gibi açık seçik ortadayken bazılarının bu kadar belli olan bir gerçeği kabul etmemesini anlaşılabilir bulmayız.

Oysa; insanlık tarihinde böyle anlaşılmaz tavırlar hep olmuştur.  

İslâmiyet' in doğuşunu müteakip zamanlarda Ebu Cehil' ler, Ebu Lehep' ler var olmadı mı? Böyle küfr-ü inadî lerle birlikte, küfr-ü cehlî lerle karşılaşılmadı mı?

İnsanda, nefis olduğu ve ayrıca, nefsin yardımcısı, yol göstericisi ve şeytanı olduğu sürece elbette doğruya yanlış, yanlışa doğru, haklıya haksız, haksıza haklı diyen insanlar da eksik olmayacaktır.

Yüce Rabbimiz; Hayvana nefis verdi, akıl ve irade vermedi, melekler ise Rabbimiz' in emrinde olan, kendi irade ve nefisleri olmayan varlıklar. Bu nedenle ne hayvanlar ve ne de meleklerin Allah indinde davranışlarıyla ilgili bir sorumlulukları yok.

Ancak insanoğluna hem akıl ve irade hem de nefis verdi. Şeytanın musallat olmasına da izin verdi. Çünkü kulunu imtihan etmek istiyordu. Böylece, indirdiği vahye ve peygamberlerine mi, yoksa nefis ve şeytanlarına mı uyacaklarını sınayarak sonuca göre cennet yahut cehennemine koyacaktı.

İşte insanoğlundan bazıları, ya nefis ve şeytanlarına uyup yanlış yola giderek cehenneme, bazıları da vahye, peygamberlere ve akıllarına uyup doğru yola giderek, cenneti hak edecekler. İşin sırrı burada!

Bu genel değerlendirmeden sonra, insanlardaki bu doğru ve yanlış yol seçiminin mutlak olmayıp nisbî olduğunu, insanların her birinin her zaman doğru yolda, ya da her zaman yanlış yolda olmayacağını, zamanla kayıtlı olarak bazen doğru yolu, bazen de yanlış yolu seçebileceklerini ifade etmemiz gerekiyor.

Burada matlup olan doğru yol seçiminin çoğunlukta olması gerektiğidir ki, cennet kazanılsın.

Her Müslüman' ın doğruyu seçme gibi bir sorumluluğu olduğu gibi, doğru yolu gösterme, İslâm' ı tebliğ etme gibi bir vazifesi de vardır. Bu, "emr-i bil maruf, nehya-ül münker" vazifesi olarak da bilinir. Bu vazife de namaz, oruç, zekat ibadetleri gibi farz-ı Ayn dır.

Peygamber (S.A.S.) Efendimiz bu vazifeyi yerine getirme uğruna, türlü hakaretlere, işkencelere, zulme katlanmış, savaşlara bilfiil katılmış, mübarek dişi kırılarak yaralanmış, muahedeler, sözleşmeler imzalamış, Medine Devleti' ni kurmuş, başka devletlere tebliğ ve İslâm' a davet elçileri göndermiştir. Efendimiz' in bu yaptıkları siyasettir. Ve öyle bir siyasettir ki, dünya tarihinde eşine rastlanamaz!

Güçsüzken, geri çekilme stratejisi kapsamında gizli tebligat, Müslüman sayısı 40 ı geçince açık tebligat, Hicret' ten sonra, savunma stratejisi kapsamında, Bedir, Uhud ve Hendek Savaşı, gerektiğinde gayri Müslimlerle ittifak, Mekke' nin fethiyle taarruz stratejisine geçilmiş ve böylece tarihte ilk yazılı anayasa olan (Yahudi ve müşriklerle imzalanan, Hristiyan, Mecusi tebaayı da kapsayan) Medine sözleşmesine dayalı olarak kurulan "Medine Devleti" hep birer siyasi mücadele ve mücahede örneği olmuştur. Merhale merhale ilerleyip nihayet devlete ulaşılmıştır.

"Din' de siyaset olmaz" , "Din siyasete alet edilmez" , "Din işleriyle devlet işleri ayrı olmalıdır" "Din devlet işlerine karıştırılmamalı" gibi ifadeler bize inanç ve kültürümüzle hiç bir alakası olmayan Batı' nın "Laik" anlayışının mahsulüdür.

Batı, kilise ve papaz sultasından kurtulmak için 1789 Fransız İhtilaliyle Laikliği benimsemiş, başarılı da olmuştur. Ancak bunun bizimle hiçbir alakası yoktur.

Osmanlı' nın son zamanlarında: Müslümanların Din' e, itikada, ilme, ihlasa ve akla aykırı söz ve davranışları yaygınlaşmışken, Batı' nın maddi medeniyetteki gelişmesi, bizim mürekkep yalamış İttihat Terakki' cilerin gözünü kamaştırmış, bu durumda, Batı' nın Laiklik anlayışını kapıp kucaklarına almışlardır.

Altın yere düşmekle pul olmaz! Yüce Dinimiz; cahil ve kötü niyetliler tarafından istismar ediyor diye değerinden bir şey mi kaybedecektir? Elbette hayır!

Artık aklımızı başımıza almanın zamanı geldi, geçiyor! Mensubu olduğumuz bir pırlanta varken, dışardan cazip gözüken zehirli birtakım materyallere gözümüz düşüyor...  

1-Yüce Dinimizin tüm hükümleri ilk indirildiği gibi varlığını muhafaza etmektedir. En küçük bir değişiklik yoktur.

2-Rabbimiz; yarattığı insanoğlunun tüm ihtiyaçlarını en iyi bilen olduğu için, insanoğlunun her alandaki ihtiyaçlarına cevap verecek en uygun hükümleri koymuştur. Allah' ın hükmü yer ve zaman ayırt edilmeksizin kıyamete kadar geçerlidir. O nedenle "O zamanın şartları başkaydı, şimdinin şartları başka" şeklinde bir görüş makbul değildir.

Dîn' in hiç bir hükmünde, ilme, bilime, akla, fenne, insan ve toplum fıtratına aykırılık yoktur. Aksine iddialar tamamen cehalet ürünüdür.

3-İman bir küldür. Allah' ın hükümlerinin bazılarının kabul edilip, bazılarının reddedilmesi söz konusu değildir. Tek bir hükmü inkâr, dinden çıkmak için yeterlidir. Bu nedenle itikatta kısmi Müslümanlık söz konusu değildir. Ancak amelde eksiklik, noksanlık, itaatsizlik olabilir.  

Önümüzde yakın da bir seçim var. Bu seçimler Ülkemiz için, İslâm alemi için, mağdur ve mazlum milletler için, Türk dünyası için fevkalâde büyük önem taşımaktadır. Çünkü bu saydığımız toplum ve toplulukların içinde bulundukları zulüm ve sömürüden kurtulmada yegâne umutları Türkiye' dir. Türk Devletleri Teşkilatı geçtiğimiz günlerde Türkiye' de toplanarak seçimlerde Cumhurbaşkanımızı desteklediklerini deklare etmişlerdir. Sırf bu bile bizim tercihimizi hangi yönde kullanmamız gerektiğini açıkça ortaya koymaktadır. Diğer tarafta ise, Siyonistler, Siyonizm' in maşası olan A.B.D. ve öteki ortakları, P.K.K., P.Y.D., Y.P.G. H.D.P. ve bunlarla iş ve güç birliği içindeki siyasi partiler bulunmaktadır.  

ÖZETLE; Bir tarafta dost ve müttefiklerimiz, diğer tarafta düşman ve müttefikleri!

Tercih bize kalmış!

Şimdi; "Yahu bir köşe yazarının böyle açıkça siyasi tavır koyması olacak şey mi? denildiğini duyar gibi oluyorum.

Değerli okuyucu; Siyaset Din' in devleti tesis, idare ve idame etme yolu ve vasıtasıdır. Peygamber Efendimizin (S.A.S.) ve sahabenin peygamberlik hayatı boyunca bu yolda ne sıkıntılar, meşakkatler çektiklerini nelere katlandıklarını bir göz önüne getirelim! Çünkü siyaset; tebliğ, cihat, inkılap ve nihayet devlet demektir. Buna göre siyaset farz-ı ayndır. Hiç bir Müslüman kendisini siyasi vazifeden soyutlayamaz!

Şimdiye kadar bize; "Din ayrı devlet ayrı, Din siyasete alet edilemez, Din, siyaset gibi mekruh bir işe bulaştırılmamalı, siyasete Din' i bulaştırmak, Din istismarcılığıdır" gibi Din' i siyasetten uzaklaştırıp, yaşanır hale gelmesini engellemeye yarayacak, Din' imizde hiçbir dayanağı olmayan, Laik kafa yapılarınca icat edilmiş olan sözler söylendi. Biz de bir asırdır söylenen bu sözleri hakikat sanıp, siyasetten uzak durduk!

Bu nedenle, siyaset günümüzde olduğu gibi, mekruh olmak ne kelime çirkef hale geldi! Siyaset Dîn' imizin ahkamı doğrultusunda yapılsa asla bu hale gelmezdi!

Bir değerin istismarı, o değerin kıymetinden bir şey eksiltmez. Olsa olsa istismar edeni değersiz kılar.

Yazı başlığında "İNSAN NEDEN YANLIŞTA ISRAR VE İNAT EDER?" şeklinde bur soru sormamın sebebi; insanların pek çoğunun bu gerçeklere rağmen, hala neden tercihlerini yanlış taraf lehine kullanıyor olmalarına işaret etmek içindi.

Kim bilir belki de bu gerçekler yeterince ortaya konulmadığındandı.

Umudum o ki; Müslümanlar vazifelerinin tez zamanda farkına varırlar da, Aziz Vatanımız kıyamete kadar payidar olur İNŞAALLAH.

Unutmayalım; Bîtaraf olan bertaraf olur!

Yakın zamanda yapılacak seçimlerin insanımız için hayırlı olmasını temenni ediyorum.

 

 

Av. Mehmet AKTAN 

 

Yorum Ekle
Adınız :
Başlık :
Yorumunuz :

Dikkat! Suç teşkiledecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.
Toplam 2 yorum yapıldı
İnsan neden yanlışta inat be idrar eder
Kıymetli Mehmet bey emekle değerli düşüncelerinize saygı duyarım. Son derece görüşlerinizin bir çok kısmına katılmakla birlikte, partilerin islam siyasalına girmesini doğru bulmam, hal orta da sizin bunu anladığınızı biliyorum. Şu andaki durumdan hiç hoşnut değilim, ha bu demekte değildir. Bu günkü karşı muhalefetin geldiği durumda, durum değildir. Allah sonumuzu hayır getirsin diyorum…. Saygı ve selamlarla,,,
Yorum Ekleyen: Tekin     11.04.2023 16:02:49
N,T
Eline saglık memet abi.
Yorum Ekleyen: Nizamettin     11.04.2023 07:13:38

sanalbasin.com üyesidir

ANA HABER GAZETE
www.anahaberyorum.com
İşin Doğrusu Burada...
İLETİŞİM BİLGİLERİMİZ
BAĞLANTILAR
KISAYOLLAR
anahaberyorum@hotmail.com
0312 230 56 17
0312 230 56 18
Strazburg Caddesi No:44/10 Sıhhiye/Çankaya/ANKARA
Anadolu Eğitim Kültür ve Bilim Vakfı
Anadolu Ay Yayınları
Ayizi Dergisi
Aliya İzzetbegoviç'i
Tanıma ve Tanıtma Etkinlikleri
Ana Sayfa
Yazarlarımız
İletişim
Künye
Web TV
Fotoğraf Galerisi
© 2022    www.anahaberyorum.com          Tasarım ve Programlama: Dr.Murat Kaya