Haritalarının yeniden şekillendiği İkinci Dünya Savaşı sonrasında yaşanan Vietnam savaşı ile Asya; İra, Baader-Meinhof ve Kızıl Tugaylar ile Avrupa büyük acılar yaşadı ve belli bir süre sonra bu sarsıntılar atlatıldı. Ne var ki, Kıbrıs, Kudüs, Türkistan’daki işgal, baskı ve zulüm dinmediği gibi, Türk ve İslam dünyasının kanayan yarası haline dönüştü.
Emperyalist Çin’in Ata yurdumuz Doğu Türkistan’da giriştiği insanlık dışı baskı, sindirme ve kıyım; Afganistan’ın işgali, Bosna’da yaşanan soykırım, ASALA, PKK terör örgütlerinin akıttığı kanlar, Arap Baharı Harekâtının vahşet ve katliamında vatanlarından edilen on binlerce insan, yitirilen canlar hep bizdendi, hep bizden…
Siyonist İsrail’in Osmanlı bakiyesi Filistin topraklarında giriştiği işgal ve soykırım, insanlık dışı zulmü ile Kudüs, Gazze, Batı Şeria’da yaşanan yıkım günümüz, gündemimiz, hayatımızın her alanı, bütün benliğimiz alt üst… Aslında sözün bittiği yerdeyiz.
Çağımızın eli kanlı katillerinin yaptıkları, akla hayale sığmayan işkencelerle çoluk çocuk, kadın erkek Uhdud halkını kızgın yağ hendeğine atıp yakan Zûnüvâs’a rahmet okutacak cinsten. Modern çağ zalimlerinin kıyım ve yıkımları karşısında, gökyüzüne beyaz güvercin uçuranların kahredici sessizliği…
Yıllar yılı, İsrail ve onun tarihi geçmişi, Yahudilerin uğradıkları tüyler ürpertici soykırım yazılı ve görsel medyada, sinemada binlerce defa işlenip dile getirilmiş; yaşanan mağduriyet, insanlığın yüreğinde kanayan bir yaraya, derin bir hüzne dönüştürülmüştür.
Emperyalist Batı’nın İslam dünyasını kontrol altında tutma planlarının gereği Ortadoğu’da İsrail Devleti kurulmasının öncesinde ve sonrasında soykırıma uğramış mağdur ve masum bir millet olarak gösterilen Yahudilerin bölge insanına ve Müslümanlara yaşattıkları soykırım, ağır bir kin ve öç alma duygusunun yansıması olarak açıklanabilir. Lakin kime karşı ve nereye?
Siyonistlerin yaşattığı kan dondurucu vahşet ve uyguladığı devlet terörü akıl almaz boyutlarda. Dünyanın gözü önünde yaşanan katliamı gerçekleştirenler ve onların koşulsuz destekçileri el üstünde; masumdan, mağdurdan yana olanlar ise, kendi Siyonist emelleri açığa çıkmasın diye, tu kaka, antisemitist… Olup biten akıl, insaf, vicdan ve merhamet sahibi hiçbir insanın kabul edileceği, sessiz ve tepkisiz kalabileceği bir durum değildir. Zira tarih boyunca bizim, hiç kimsenin soyuyla, boyuyla işimiz olmadı, olmaz da. Antisemitist görecekler ya da gösterecekler korkusu ve kuşkusu ile susacak değiliz
Hep birlikte görüyor ve yaşıyoruz. Kendi vatanlarını, kendi haklarını ve kendi hürriyetlerini savunan Filistinliler ve yurtlarında mülteciye dönüştürülen masumlar, fanatik ya da teröristler olarak tanıtılıp dünyanın neresinde olursa olsun, Filistinli öğrenciler özel bir biçimde eğitilmiş bir terörist olarak vasıflandırılıp karanlık birtakım faaliyetlerle özdeşleştirilmektedir. En masumane film ve dizilerde sürekli uyuşturucu müptelası, silah kaçakçısı, gözleri kan çanağı şeklinde gösterilen Arapların yer alması ve melun teröristler olarak gösterilmesi tam bir algı operasyonudur.
Siyonist Yahudi lobisinin etkili kullandığı iletişim ve yayın organlarıyla, dünyanın her yerinde yürütülen yıkıcı propagandalar, ülkelerde siyasi faaliyetlere malzeme yapılırken cahil ve ahmaklar ile önemli devletlerin yöneticilerinin pek çoğu Filistin’deki direniş hareketini bir tür fantezi gibi görerek yüreklerde hissedilmeyen bir yerel didişme şeklinde kabul edilmektedir. Bundan güç ve destek alarak açık açık devlet terörü uygulayan İsrail’in ahlaksız, zalim yöneticilerine güzellemelerde bulunmayı ihmal etmemekte, Filistin halkına uygulanan zulüm, işkence, işgal ve soykırım meşrulaştırılmaktadır.
Batı Şeria’da, Gazze’de, Refah’ta silahlar ölüm kusuyor, her taraf kan ve gözyaşı. Bir yanda kendisinden olmayanı, kendisi gibi inanmayanı insan yerine koymayan, ötekileştiren sonra da ona hayat hakkı tanımayan, devletini dünyanın azılı terör örgütüne dönüştüren İsrail’in hiçbir ahlaki sınır tanımadan masumları, mazlumları ezerek ülkeyi yakıp yıkması; öbür yanda Batılı yöneticilerin pek çoğunun bu zulümden güç ve iktidar devşirmeye kalkışması. Keyiflerince milletleri ve ülkeleri yönetip dünyayı doyumsuz iştahla sömürme trajedisinde, bir taşla pek çok kuş vurma hinliğinin en keskin ağzı ile dans…
Kıyamete kadar kendi aralarındaki kin ve düşmanlık ile kendilerinden olanları bile acımasızca öldüren, bölücülük ve bozgunculuk tohumları ile insanları birbirine kırdıran, ülkeleri talan ederek hiçbir ahlaki sınır tanımadan kadın kız, çoluk çocuk herkesi göz kırpmadan katleden emperyalizmin gayri meşru çocukları; vahşi kapitalizm, zalim faşizm ve katil komünizmin doğumuna ebelik eden Siyonistler, yaptıklarının hesabı mutlaka vermelidirler.
Görüyor ve anlıyoruz ki, dünyada azgın azınlığın kurduğu ve insanlıktan biat istediği birkaç sözde evrensel kurumla adalet dağıtmak, barış tesis etmek, haklıya hakkını teslim etmek mümkün değil. Bütün dehşetiyle masumların, mazlumların üzerine abanan insanın fıtratına aykırı; onun izzet, şeref ve haysiyetini hiçe sayan bu tutum ve anlayışı bertaraf etmek gerek. …
Gün gelecek, modern Buhtunnasrların, Neronların ve perde gerisindeki ağababalarının oyunu bozulacak; insanlığın ama özellikle Müslümanların yer aldığı bu karmaşık düzeni kuranlar, bir gün kendi kurdukları tuzakların ağına kendileri düşeceklerdir.
Yapılacak şey, bölgede insanlık dramının yaşanmasının asıl ve tek sorumlusu büyük güçler ve İsrail’in devlet terörüne karşı çareler aramak ve her ne pahasına olursa olsun, bu eli kanlı katilleri durduracak çözümler üretmektir. Bu sadece bizim için değil, insanım diyen herkes için bir görev, hatta ağır bir vebaldir. Her ne pahasına olursa olsun, bu insanlık dışı zulme karşı isyan bayrağı açmak, namuslu her insan için bir vicdan borcudur.
“Zulme meyletmeyin, sonra onun ateşi sizi de yakar.” uyarısını zinhar hatırdan çıkarmadan, insanüstü bir gayret ve mücadele ile bu soykırımın önünü almak mümkündür. En önemli ve vazgeçilmez teminat, kimsizlerin, masumların, mazlumların tek dayanağı olan vefakâr milletimizdir. Bunun için hakkın ve adaletin yılmaz savunucusu olmanın yanında, bu aziz değerleri koruyacak güç ve kudretin sahibi bulunmak ve o diktatörlerin gözünü kırpmadan kullandıkları ölüm makinelerini -hakkın hâkimiyeti, adaletin tecellisi adına- kullanacak bilgiyi edinmek, beceriyi kazanmış olmaktır.
Unutulmamalı, zalimlerin hâkimiyet ve saltanatını hak ile yeksan eden büyük bir iman, sağlam bir irade ve üstün bir gayrettir. Sivrisineğin Nenmrut’u çıldırtıp beyninin parçalamasına; insana hayat veren suyun Firavun’u boğmasına sebeptir.
Gayret bizden, Tevfik Allah’tandır.