Kadim medeniyet anlayışımız, yeryüzünde yüksek ahlâk sahibi insanlardan oluşmuş bir toplum ve bu toplum vasıtasıyla insanlığın temel değerlerinin korunması, kamu düzeninin yürütülmesi sırasında emanetin, ehliyet ve liyakat sahibine teslim edilmesi ve insanlar arasında adaletle hükmedilmesi esasına dayanır.
Hakkaniyet, liyakat ve ehliyet esaslı görevlendirmelerde toplumda bozulmayı ve dengesizliği ortadan kaldıran yönetim sisteminin temel unsuru adalettir.
Liyakat, bir kimsenin bir işi başarabilme niteliklerine sahip olması; iş verilmeye layık olması, yaraşırlık, uygunluk, yeterlilik durumudur. Liyakat, insanın ahlâkî vasıflara sahip olma durumudur. Kişilik sahibi, sağlam karakterli, ahlâklı, emin, sadık bir insan, hangi görüş ve düşünceden hangi inançtan olursa olsun, liyakat sahibidir.
Ehliyet, bir insanda ustalık, uzmanlık, yeterlilik bulunma halidir ki; ehil olmak, kişinin yüklendiği görev için yeterli bilgiye, beceriye ve yeteneğe sahip olmasıdır. Hangi çalışma alanında olursa olsun, yetki ve sorumluluklar bu ölçülere göre belirlenip verilir.
Bir makama veya göreve atamada liyakat ve ehliyet, toplumda adaletin tecellisi için vazgeçilmez gerekliliktir. Nerede olursa olsun, ülkelerin huzur ve güveni kurumlar, işyerleri, özellikle kamuda liyakat ve ehliyet sahibi kişilerin sorumluluk bilinciyle görevlerini yerine getirmesi ile mümkündür.
Unutmamak gerekir, emaneti teslim eden de teslim alan da insandır. Bir tarafta emaneti teslim eden veya edenler; diğer tarafta emaneti teslim alan veya alanlar… Çoğu zaman, emaneti teslim alacaklarda önemli özellikler aranırken emaneti teslim edenin sorumlulukları göz ardı edilir. Aslında emaneti teslim edeceklerin yükümlülükleri ve sorumlulukları, emaneti yüklenecek olanlardan az değildir.
Toplumda ehliyet ve liyakat konusunda yaşanan problemler, hangi inanç, kültür ve anlayışta olursa olsun, insanın makul ve meşru olmayan istekleri, beklentileri, çıkarları için kendisini emanete lâyık görmesi ya da emaneti teslim edeceklerin aynı beklenti ve gerekçelerle emaneti ehil olmayan birine teslim etmesinden kaynaklanmaktadır.
Her liyakatli, ehliyet sahibi; her ehliyetli, liyakat sahibi olmayabilir. Bir insan liyakat sahibiyse, ehliyet sahibi olup olmadığına da bakılır. Liyakat sahibinin ehliyet sahibi olduğu da tespit edilirse, emanet kendisine teklif edilir. Ehliyet sahibi, ama liyakat sahibi olmayan kişiye emanet teslim edilemez.
Uzun söze hacet yok. Her makam bir emanettir. Makamı emanet olarak gören yetki sahibi, emanet ihanet etmeden sadakat ve adaletle görevini yürütmelidir. Emanet sahibi insan görevini Allah’a, insanlara ve diğer yaratılmışlara karşı kendisine verilmiş geçici bir borç olarak kabul edip onlara karşı taşıdığı sorumluluğun bilinciyle ve elbette ibadet aşkıyla yaparsa, hayır ve huzur iklimi toplumu sarıp kuşatır.
Emanetin ehil ellerde olmadığı toplumların akıbeti, fecaat ve felakettir.
Ramazanınız mübarek, bizden önceki ümmetlere farz kılındığı gibi, bizlere de farz kılınan oruçlarınız makbul olsun.
12.03.2024
İdris DOĞAN