Ağırı ya da hafifi olsun, kimse bir musibet ile karşı karşıya kalmak istemez. Lakin hayat yolumuza irili ufaklı pek çok musibetler çıkarır. Meselenin psikolojik ve ideolojik ayrıntılarına girecek değilim. Şu kadarını da söylemiş olayım ki; büyüklerimiz söyler, bir musibet bir nasihatten yeğdir.
Son yarım yüzyılda Karabağ ve Bosna’da yaşanan iki büyük katliam bizlerin inanç, ruh ve zihin dünyamızı olgunlaştırıp geliştirdi; çelik gibi bir mücadele azmi ve irade oluşturdu. Hamdolsun…
Geçen hafta katıldığım Aliya İzzetbegoviç’i Tanıma ve Tanıtma Paneli sonrası yazıyorum bunları. Aliya ismi bende azim, iman, yüksek şahsiyet, karakter, ahlak demek; cesaret demek, şecaat demek, kahramanlık demek; siyaset ve riyaset şahikası demek ve elbette, dost düşman herkesin kabul ve itiraf etmek zorunda kaldığı bilgelik demektir.
Teşekkürler, Anadolu Eğitim Kültür ve Bilim Vakfı; teşekkürler Selçuk Üniversitesi...
Yaşadığımız çağın büyük bilgesini anlatarak gerçeği duymaya, doğruyu görmeye, güzellikleri yaşamaya hasret kaldığımız bu zamanda ruhumuzu ve gönlümüzü donatıp zihnimizi aydınlattığınız
SÜ Müze Binasındaki program, SÜ Selçuklu Araştırmaları Enstitüsünce hazırlanan, Aliya İzzetbegoviç’in farklı dönemlerine ait 88 fotoğrafından oluşan serginin açılışıyla başladı.
Selçuk Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Metin Aksoy, panelin açılışı konuşmada: “Aliya İzzetbegoviç ve düşünce dünyasından önemli isimleri yâd etmek önemli bir görevdir. Bir toplumun ayakta kalabilmesi ve bir medeniyet tasavvurunun oluşturulması; öz benliğine, öz kimliğine dönerek ve onun üzerinden yükselerek gerçekleştirebilir. ‘Düşmanına benzediğin zaman, savaşmanın anlamı kalmaz. Olduğunuz gibi kalın. Dininizi, milliyetinizi koruyun. Kimliğinizi kaybetmenin bedeli köleliktir.’ diyor Aliya. Selçuk Üniversitesi olarak kimliği ve kültürüyle öğrencilerimize kendi benliklerini, kimliklerini korumalarının ne kadar kıymetli olduğunu herkese, ama öncelikle gençlere aktarmayı hedefliyoruz. Kendilerinin topluma önder, medeniyetine katkı verecek bireyler olarak yetişmelerini amaçlıyoruz.” diye konuştu.
Anadolu Eğitim Kültür ve Bilim Vakfı Başkanı Hayrullah Başer, düşüncelerini: “Aliya İzzetbegoviç’in sade bir insan değildir. Aliya’yı doğru okuyup anlamamız gerektiğine inanıyoruz. Bu sebeple etkinliklerimizi 3 yıla yaydık. İnşallah gençlerimizin, insanımızın iyi anlayabileceği bu etkinlikleri Anadolu’da yaygınlaştırmak istiyoruz. En azından bizim coğrafyamız Anadolu’da, Balkanlar’da, Kafkaslarda, Orta Asya’da ve Orta Doğu’da Aliya doğru anlaşılmalı. Aliya sadece Boşnakların rehberi, bilgesi değil; Aliya bu coğrafyanın, tüm insanlığın bilgesidir” diye düşüncelerini dile getirdi.
Açılış konuşmalarının ardından SÜ Emekli Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mustafa Aydın’ın moderatörlüğünü yaptığı panele geçildi. İstanbul Medeniyet Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mahmut Hakkı Akın; Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı Ortadoğu ve Orta Asya Araştırmaları Enstitüsü Direktörü Prof. Dr. Hilmi Demir, Necmettin Erbakan Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Faruk Karaaslan; Anayasa Mahkemesi Basın Müşaviri Dr. Osman Arslan tebliğlerini sundular. Müteşekkirim. Dr Osman Arslan’ın: “Bosna Hersek’teki toplu mezarların bulunmasında Sırp mezaliminin sembolü olan “Artemis çiçeği” ve “Mavi Kelebek” hatırası hepimizi duygulandırdı.
Sevincim, pırıl pırıl üniversite gençliğinin panele ilgisi; hüznüm, modern çağda insanlık suçu işleyerek toplu katliam yapanlara Batı’nın verdiği desteğe rağmen insan haklarından dem vurmalarıdır hala.
Aliya İzzetbegoviç mi? Tekrar olsun, biz çağdaşız kendisiyle. O, katışıksız bir mümin, mükemmel bir devlet ve siyaset adamı, elbette bilge bir kişiydi. Ruhu şad olsun, Allah rahmet etsin.
İdris DOĞAN