İnsanoğlu, her nedense kendisi için başkalarından iyilik bekler de iş başkalarına iyilik yapmaya gelince yan çizip bütün güzelliklerin, iyiliklerin kendisine sunulmasını ister.
Eğitimciyiz, öğrencilerimizin, çocuklarımızın, torunlarımızın küçük yaşta eğitimine ‘iyilik Yap iyilik Bul’ çocuk şarkısını öğreterek başladık. Daha sonra onlara, hak hukuk tanımayı, kadir kıymet bilmeyi, hatır gönül yapmayı salık verip insani ilişkilerde kimseye haksızlık yapmamalarını, zulmetmemelerini; daima adil, insaflı ve haklı olmalarını ve dahi haklarını koruyacak kadar da kudretli olmalarını tavsiye ettik.
Bu iş, kişinin gönül ve zihin dünyasıyla ilgili olduğu için amacımıza ulaşıp ulaşamadığımızı, başarı elde edip edemediğimizi belirleyip ölçebilecek herhangi bir terazi, miyar, bir mizan yok elimizde. Ne gam? Büyüklerimiz: “gayret bizden, tevfik Allah’tan!” derlerdi: Bizim için de öyle…
Bilirsiniz, lafı uzatmayı değil; eski tabirle, kısa kesip denk yüklemeyi severim.
Ne diyordu, söze dair Mehmet Akif Safahat’ında?
“Nevruz’ a
İhtiyar amcanı dinler misin, oğlum, Nevruz ?
Ne büyük söyle, ne çok söyle; yiğit işte gerek.
Lafı bol, karnı geniş soyları taklit etme;
Sözü sağlam, özü sağlam, adam ol, ırkına çek!”
Her ne halde olursa olsun, dünyada güzel ve yararlı işler yapmanın mecburiyetini gösterir Kutsal Kitabımız. İnançla, içtenlikle, gayretle yararlı işler yapmak için uğraşanlar ile işi gücü günah isyan, fitne fücur olup insanların hayrı için zerrece gayret göstermeyenler arasındaki farkı ve kendilerinin hem bu, hem de öbür âlemdeki akıbetlerini Yüce Rabb’imiz Yunus Suresi 26. ve 27.’nci ayetlerinde mealen şöyle anlatır:
“Güzel ve yararlı davranışlar yapanlara hak ettiklerinden daha güzel bir mükâfat bağışlanacak; hatta bunlardan daha fazlası verilecektir. Onlara akla hayale gelmedik nimetler takdim edilecek ve nihayet bütün bu nimetleri unutacak, o muhteşem nimeti tadacaklar, Rablerinin ebedi hoşnutluğuna erip, cemalini göreceklerdir.
O dehşet verici hesap gününde, yüzlerine ne bir günah lekesi bulaşacak, ne de çehrelerini bir utanç ve aşağılanma bürüyecek! Muratlarına ermenin yanı sıra canı sıkacak, yüzü kızartacak, kendilerini küçük düşürecek her türlü hüzün ve kederden emin ve salim olacaklardır. İşte onlar cennet ehlidir Ve ebediyen orada kalacaklar.(26)
Kötülük yapanlara gelince iyi davranışlar için vaat edilen kat kat mükâfatın tersine, kötülüğün cezası yalnızca işlenen kötülük oranında ve sadece misliyle olacaktır. Onları tepeden tırnağa bir aşağılık ve zillet kaplayacak. Allah’a karşı onları koruyabilecek hiç kimse de olmayacaktır. Bu bedbahtlar, öylesine iç karartıcı bir durumla karşı karşıya kalacaklar ki, adeta yüzlerini gecenin zifiri karanlığı bürümüş gibi, utanç ve zillet altında ezileceklerdir. İşte onlar, cehennem halkıdır ve ebediyen orada kalacaklardır .(27)
Kim zerre miktarı bir iyilik yaparsa, onun karşılığını alacağına ve her kim de zerre kadar bir kötülük yaparsa onun karşılığını göreceğine (Zilzal 7,8) dair uyarının hikmetini anlama ve eyleme dönüştürme zamandır. Geç kalmasak, derim.
Nasreddin Hoca’nın torunu olarak derim ki: “Aklı olan fırsat ve imkânı varken iyilik yapsın!”
İdris DOĞAN