Orta Asya’nın farklı ülkelerinden öğrenci getiriyorum. Türkiye’de eğitimlerine destek veriyorum. Bu öğrencilerimden birisinin bir erkek akrabası ile yaşadığı bir karşılaşmayı aktaracağım.
Kendi talebiyle İslam’ı öğrenmek için Türkiye’ye gelmek isteyen bir kızın bilgisi bana ulaşınca İstanbul’a getirdim. Kendi ülkesinde İslam’ı öğrenmeye merak sarmış, İslam nedir, Müslüman kimdir, nasıl Müslüman olunur, namaz nedir, Kur’an nedir, peygamberin insanlara sunduğu mesaj nedir, oruç nedir, namaz nasıl kılınır, örtünme nedir, kadınlarda başörtüsü neden, İslam’ı kendi ülkemde bizlere neden kimse anlatmıyor. Rus kültüründen nasıl uzaklaşırız gibi temel sorulara kısmen cevaplar bulmuş ve İslam’ı öğrenmeye karar vermiş. Bazı arkadaşlarından kolay bazı İslami kuralları öğrenmiş, kendisine anlatılanlar cazip gelmiş. Hayatını değiştirmeye karar vermiş. Daha önce Türkiye’ye getirdiğim bir arkadaşının Türkiye’ye İslam’ı öğrenmeye gelir misin teklifine fazla düşünmeden olur cevabı vermiş. Bu teklif kendisi için bulunmaz bir nimet olmuş. Türkiye’ye geldikten sonra hızlı bir çalışma ile İslam’ı, Kur’an’ı öğrendi. Tesettüre girdi, kendi ifadesi ile –en büyük aşkım dediği başörtüm -- dediği başörtüsünü taktı. Hamdolsun bugün dini ilimlerde çok iyi bir yerde. İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesinde İslam hukuku alanında yüksek lisansını yaptı. ---Allah beni İslam’la ödüllendirmek için ülkemdeki o kadar insanın arasından seçerek hiç bilmediğim, hiç kimseyi tanımadığım bir ülke Türkiye’ye gönderdi, bana da bu ödüle layık olmak düşüyordu, Allah’a çok teşekkür etmem lazım diyebilen birisi--- Elhamdülillah!
Size kendi ülkesinde bir erkek akrabasıyla karılaşmasını aktaracağım. Erkek akrabası hak hukuk bilmez, hırsız, gaspçı, tecavüzcü, madde bağımlısı, herkesin korktuğu mafya bozuntusu bir adam. Aile içerisindeki kadınlar, çocuklar, herkes adamdan korkuyor ve çekiniyorlar. Tüm aile ondan kaçıyor ve görüşmek istemiyor. Kızımız da uzun zamandır Türkiye’de olduğu için onunla görüşmemişler. Ülkesine yaptığı bir ziyarette bir düğünde karşılaşmışlar. Karşısında başında takke, yanında başörtülü bir kadın olan akrabasıyla karşılaşıyor. Bizim kız da tesettürlü. Birbirlerinin geçirdikleri değişimden ikisinin de haberi yok.
Her ikisi de şaşkınlık içerisinde birbirlerine hayretle bakışmışlar konuşmuşlar. Birbirlerine kendilerinin yaşadığı değişimi anlatmışlar. Ben de size bu karşılaşmadan beni bile çok etkileyen bir anı aktaracağım. Akrabası olan erkek İslam’la tanışmış, İslam’ı öğrenmiş ve Müslümanca bir hayatı yaşamaya başlamış. Müslüman bir kızla evlilik yapmış. Konuşmanın bir bölümünde diyor ki; ben üç sene önce değiştim. Yaptığım kötülükler beni rahatsız etmeye başladı. Yaşattıklarımdan ben de şikayetçi olmaya başladım. İnsanlara kötülük yapıyordum, kadınlara tecavüz ediyordum, zengin fakir demeden zorla ellerinden mallarını gasp ediyordum. Bunları sana anlatmaya gerek yok. Zaten sen de biliyorsun.
Bir arayışa girmiştim. Bizim burada İslam çok bilinen bir din değil, Ruslar hem İslam’ı hem de yerel kültürü seksen sene de yok etmişlerdi.
Arayışım sırasında çok tatlı, çok sevecen birisiyle karşılaştım. Bana İslam’dan bahsetti. İşte benim aradığım buydu dedim. Elhamdülillah üç sene önce Müslüman oldum, şimdi bambaşka birisiyim. Allah’ı tanıdım. Kulluğu öğrendim. Peygamberi ve hayatını okudum. İbadetlerimi yapmaya başladım. İbadetlerim ve özellikle secde beni çok etkiliyordu. Kimseye boyun eğmeyen ben şimdi secde de boynumu eğiyorum ve uzun süre secde de kalıyorum. Secdeyi insan eğitimi için önemli bir ritüel olarak görüyorum. Her ibadetimi ağlayarak yapıyorum, secdeden başımı kaldıramıyorum. Ağlıyorum. Üç senedir kıldığım namazlarda sürekli ağlıyorum. Her secde edişimde gözümden yaşlar akıyor. Titriyorum. Namazımı zor tamamlıyorum. Acaba ALLAH benim yaptığım kötülükleri affedecek mi diye kendimi
sorguluyorum. Allah’ımla secdede konuşuyorum. Secdeyi Allah’a en yakın olduğum yer olarak görüyorum. Kimseye boyun eğmeyen ben, herkesi korkutan ben, kendimi herkesi ezebilecek kadar güçlü gören ben, şimdi secde de uzun süre kalarak kendimin bir hiç olduğunu anlıyorum. Kendimi secde de uzun süre tutarak güçlü olanın sadece Allah olduğunu ve O’ndan korkulması gerektiğini kendime anlatıyorum. Secdeyi benim kendimi eğittiğim, kibrimi yok ettiğim bir yer olarak görüyorum.
Suçlarım aklıma geliyor. Ya Allah beni affetmezse ne yaparım. İşte bunlar beni korkutuyor. Onun için Allah’a onun istediği gibi teslim olmaya çalışıyorum. Onun için çok göz yaşı döküyorum. Anlatmaya kesintisiz devam ediyor. Öğrendim ki Allah hidayet öncesi işlenen suçları affedecek, ama benim işlediğim suçlar o kadar çok ki, beni affetmezse ne yaparım diye endişelendiğini ifade ediyor. O anlatırken birlikte ağlıyorlar! Ağlıyorlar! Ağlıyorlar! Öğrencim Türkiye dönüşünde heyecanla ve gözyaşları içerisinde bana bunları anlattı. Herkesin korktuğu, kaçtığı, her türlü kötülüğü yapan bir adamın geçirdiği değişimi ve Allah'a olan teslimiyetindeki samimiyeti göz yaşları içerisinde anlattı.
Dinlerken ben de çok duygulandım. Dönüşüm, teslimiyet, affedilmek arzusunun coşkusu, kulluk bu olmalıydı! diye düşünerek sessizce öğrencimi dinliyorum. Onu dinlerken bir yandan da kendi hayatımı düşündüm. Atmış yıldır düzenli namaz kılan birisi olarak kendimi sorguya çekmeye başladım. Ey Vahap! Sen kaç kere namazda Allah için ağladın? Kaç kere secdede gözyaşı döktün? Böyle bir teslimiyet ve kulluk bilinci ile kaç kere namaz kıldın? Öğrencim anlatmaya devam ediyor. Ben ise o kişinin teslimiyetinin içerisinde kaybolmuş, sessizce dinliyorum, dinliyorum, dinliyorum. Ağlıyorum, Ağlıyorum, Ağlıyorum. Akrabasının yaşadığı teslimiyet lezzetini yaşamak istiyorum.
İslam’ı bilerek ve isteyerek tercih eden birinin dönüşüm hikayesinden önemli bir bölümü ve teslimiyet ruhunu sizlere de aktarmak istedim.
Kendimi oldukça etkileyen bu dönüşüm ve hidayet hikayesinden sizlerin de etkileneceğinizi umut ediyorum. Sizlerin de benim gibi kendinizi daha iyi sorgulamak, hakkıyla teslim olmak, dosdoğru yolda dosdoğru yaşayabilmek için çabalayacağınızı biliyorum.
RAAB’im kendisine kullukta problem yaşamayan, teslimiyetin lezzetini tatmış, arınmış güzel Mü’minlerden olmayı hepimize nasip etsin dualarımla!
İman miras değildir. Bilerek ve isteyerek elde edilir. Gerekleri de bilerek ve isteyerek yaşanılır.
"İşittik ve itaat ettik, İnandık ve Tastık ettik diyenlere de bu yakışır.
Vahap Yaman
vahap3442@gmail.com