Eğitimi, çocuklarınızın eksiklerinin tamamlanması ve bilgilendirilmesi olarak algılamayın. Eğitimi, kendi başına öğretim olarak da görmeyin. Sadece yaşadığı hayatta lazım olacak ve meslek olarak seçmesini düşündüğünüz bilgileri öğretme çabası da görmeyin.
Soruyorum sizlere; onların yaşında size öğretilen bilgilerin ne kadarı sizin kimlikli bir insan olmanızda etkili oldu?
Hayatınızda öğretilen bilgileri ne kadar lazım oldu, onları ne kadarını kullandınız?
Eğitimi, çocuklarınızın kimlik kazanmasını ve sürekli iyi bir kimliğe doğru değişmesini sağlayan bir tarz olarak benimseyin.
Aile içinde kimlik inşasını ıskalamayın. Doğru yolu tarif etmede geç kalmayın.
Günlük meşguliyetleriniz, zevkleriniz, hobileriniz sizi rol modellikten uzaklaştırmasın.
Çünkü anne babalık dünyada dublörlüğü olmayan tek meslektir. Anne babalık kimselere devredilemez. Onun görevini de kimseler yapamaz.
Kimselere devredilemeyecek bu görev layıkıyla ve hakkıyla yerine getirilmelidir. Dünya sevgimiz, işimiz, aşkımız, maçımız, partimiz, cemaatimiz, takımımız, dostlarımız, arkadaşlarımız, başkalarının çocuklarını kurtarma sevdamız onlarla ilgilenmemize engel olmamalıdır.
Çünkü çocuğun her yaşta, her zaman sığınacağı yer ana kucağı, koşacağı yer baba yanıdır.
Çocuğun okulu, arabası, evi, mesleği ve geleceği, dünyalıkları için ayrılan zaman kadar onların kimliğini inşa edecek zamanı bulmak ve ayırmak zorunluluktur.
Çünkü eğitemediğin çocuk senin çocuğun değildir. Çocuğu kim eğitiyorsa, kim şekillendiriyorsa çocuk onundur.
Çocuklarımızı eğitenler biz değil başkaları ise, çocukların bizden uzaklaşmasına şaşırmamak gerekir.
Başkaları, bizim çocuklarımızı bize benzer değil, kendilerine benzer yetiştireceklerdir.
Bizler çocuklarımızın eğitiminde ihmaller gösterip, onları başkalarının eğitmesine rıza göstermemeliyiz.
Böyle durumlarda çocuk bizim çocuğumuz olmaktan çıkar, eğitenlerin çocuğu olur.
Özellikle kendimize benzemeyenlerin ellerine bıraktığımız çocuklarımızın ileriki dönemlerinde bizleri oldukça fazla üzeceğini göz ardı etmemek gerekir.
Ülkemizde yabancıların ve yerli ve milli değerleri önemsemeyen laik kesimlerin kurduğu okullardan mezun olanlara baktığımızda, ülkeye ve insanına yabancı onları hor ve hakir gören, toplumun inandığı değerlerden habersiz, hatta düşmanca davranan tavırlar sergileyen insanlar görmekteyiz.
Hiçbir şey çocuklarımızın eğitimine engel olmasın. Çocuklarımızın ihmali, bizleri onları her şeyleri olmaktan uzaklaştırır.
Yavrularımızı biçimlendiren, şekillendiren bizler miyiz yoksa başkaları mıdır?
Sıkça ve sürekli düşünelim.
Dünyadaki en büyük hırsızlara baktığın zaman, sadece maddi olarak eğitilmiş, dünyalık bilgilerle donatılmış, kendi alanında uzman beyaz yakalıların olduğunu unutmayalım!
Rabbe kulluğu, O’nun talimatlarını ıskalamamayı, ahlakı, adaleti, yardımseverliği, başkalarının haklarını gasp etmemeyi, emaneti, sevgiyi, saygıyı zamanında anlatmak gerekir ki, çocuk hayat boyu bunları kullansın.
Çocukların eğitiminde geç kalmak, karşıya geçmek için nehrin sularının çekilmesini beklemek gibidir. Ne güzel ata sözlerimiz var. Demir tavında dövülür.
Eğitimi de sadece okullardan beklememek gerekir.
Eğitim ve öğretimi de yaş grubunun özellikleri dikkate alınarak yapılmalıdır. Çocuk her şeyi çabuk öğrensin diye bütün bilgiler boca edilmemelidir. Çocuklar hem bilgi yoksunu, hem de bilgi yorgunu olmamalıdır. Özellikle eğitim kısmında çocuklarımıza dini bilgiler verirken onları din yorgunu ve din yoksunu olmamalarına dikkat edelim.
Çocuklara yaz etkinlikleri düzenleyen bir grupla konuşurken bana proğramlarında neler vereceklerini göstermek istediler. Çalışma takvimini incelerken peygamber kıssaları bölümünde Lut peygamberin kıssasını gördüm. Bu kıssayı dinleyecek yaş grubu kaç diye sordum. Henüz ergenliğe ulaşmamış sekiz on yaş grubu dediler. Kur’an’da sapkın cinsellik için verilen Lut Kavminin yaşadığı sapkınlığı bu çocuklar anlayabilirler mi sordum. Arkadaşlar durumu hemen düzelttiler. Bu yaş grubunun müfredatından çıkarttılar.
Okullardaki eğitim tek düze, projeye uygun insan yetişme amaçlı oldukları için çoğu zaman ailenin ve toplumun değerleri, inançları, hayat tarzları ile çelişen bir eğitim ile çocukları yetiştirme olduğunu herkes görmektedir.
Size yılar önce tanıdık birinin ilk okul birinci sınıfa gönderdiği kızının yaşadığı bir durumu aktarayım. Öğretmen çocuğa sorar. Bizim önderimiz kim diye. Çocuğun cevabı çok enteresan “Hz. Muhammed Mustafa Kemal Paşa hazretleri” Çocuk evde önderimiz, rehberimiz diye
Hz. Muhammed’i öğreniyor. Okulda ise Mustafa Kemal paşayı öğreniyor. Çocuk kafa karışıklığı içerinde iki ismi birleştirip böyle çok manidar bir cevap veriyor.
Anne baba görevini iyi yapmalı; sonrasında kendisinin yetemediği, eksik kalan yerleri de tamamlaması için güvendiği eğitim işiyle uğraşanlarla temas kurmalı.
Onlara destek olmalı. Onlar bu iş için yola koyulanlardır.
Çocuklarınla ilgilenmezsen, evinde yangın çıkar. Yangını söndürmek için itfaiyeci ararsın. Onu da bulamazsın. Alev bacayı sardıktan sonra eyvah ki, eyvah demeye başlarsın.
Unutulmamalıdır.
Öğretim eğitim değildir. Hem öğretelim. Hem de eğitelim.
Herkes çocuğunu eğitmeyi ihmal etmesin. Anne babalık haklarını kimselere devretmesin. Çocuk için en iyi rol model anne babadır. Anne babanın rol modelliğini tamamlasın diye dublör tutmuşsak, onlar anne baba rol modelliğini tamamlayamaz.
Allah’ın emanet verdiği çocuklarımıza ihanet etmeyelim.
Anne babanın da çocuklarla yeniden doğması, tertemiz kalabilmesi, hayatlarındaki gri alanları netleştirmesi, Kur'an'la yeniden biçimlenmesi, Allah'ın hayatlarının her şeyine müdahalesine razı olması, cenneti çocukları ile birlikte hak edenlerden olabilmesi için çocukları ile ilgisini sağlam ve güçlü tutmalıdır.
“Çocuğunun senin üzerinde hakkı var.” Hz. Muhammed
Vahap Yaman
vahap3442@gmail.com