Geçen hafta, ailecek bir geziye çıktık. Gezi dediğim, Anadolu Vakfı’nın Kırşehir’de düzenlediği bir etkinlik. Gerçi hem giderken, hem de İstanbul’a dönerken geze geze geldik. Gezi demem ondan..
Vakıf, her yıl iki kere “Sevgi Toplumu”toplantıları düzenliyor.İştirakçilerin hepsi eski arkadaşlarımız.En eski.. Onlarla biz, daha 20’li yaşlarda,üniversitenin ilk yıllarında tanıştık. Hepimiz bekarız daha.Okullar
bitmemiş. Hem okuyan,hem de çalışan var. Geçimini burs ve krediye bağlamış olan da. Bir kısmı ile bekar evlerinde beraber kaldık.Bazıları ile de fakültede sınıf arkadışı olduk.O zamanki arkadaşlıkların çok kuvvetli olduğunu ve etkilerini yıllar sonra daha iyi anlıyoruz.
Okulda ve evde dert aynı,problemler aynı. Sıkıntı da..Ülkenin sosyal çalkantılar içindeki hali fikre ve düşünceye saygıyı yok etmiş o dönemde. İşte o sıralarda biz birbirimize sarılmışız.Birbirmizden güç almışız..
Hepimiz birbirimizi tanırdık.Hepimizin hali biribirine aşina gelirdi.Anadolu’da aynı kaderi paylaşmış ailelerin çocuklarıyız.Kimi orta halli, ama çoğu fakir aile çocuklarıyız. Gaz lambasında ders çalışıp, bir simidi 2’ye 3’e bölüp yemişliğimiz şimdi tatlı bir hatıra olmuş..Bekar evinde kalan 6-7 kişiden birinin akşam olmadan bir saat önce eve gidip, yani erken gidip, gelecek arkadaşlarına yemek hazırlaması ne kadar büyük bir fedakarlık..
Bunları hep hatırladık Kırşehir’de ..Fakirliğimize ve garibanlığımıza yandık.Bazen tebessüm ettiren bazen hüzün veren hikayelerimizi tekrar ede ede eğlendik.Birbirimizi o kadar sevmişiz ki,köydeki öz kardeşlerimizden farksızmışız.
O zamandan bu zamana bu güzel insanlar yetişmiş.Ergenlik bitmiş.İş sahibi olmuşlar.Evlenmişler. Çocukları olmuş.Oğullarını ve kızlarını da evlendirmişler.Torun torba sahibi olmuşlar.10-15 kişilik aile haline gelmişler tek başlarına iken..
Toplantıya gitmeden önce organizatör Akif Aslan kardeşimizi aradım. Kimler geliyor diye..”İsmail Aydın da geliyor mu” dedim. ”Geliyor”dedi.Perşembe akşamı otele vardık. Odamıza geçeceğiz. Akif bana; “Sen, İsmail Aydın da geliyor mu “dedin ya,bunu İsmail Abiye söyledim. Durdu. Yüzünde ve gözlerinde bir duygusallık oldu” dedi
Toplantının adı da Sevgi Toplumu Toplantısı ya hani..Hepimiz birbirimizi böylesine arıyor, soruyoruz, merak ediyoruz..Bu sevgi büyüdükçe tüm toplum sevgi toplumu olacak.
Xxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxx
Bu güzel insanlar hep hatıra anlatıp geçmişi yad edip duracak değillerdi elbette..Otelde iki kere ülke konularının tartışıldığı ve çözümler arandığı toplantılar yapıldı.60 kişilik ekibin moderatör aracılığı ile söz aldığı toplantılarda seviyeli konuşmalar, çözüm teklifleri görüşüldü. Vakfın özel konuları da..Hem bayanlar, hem kocaları fikir üretmede mahirler.Seviye yüksek.Herkes kendini yetiştirmiş.
Xxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxx
Kırşehir’in etrafı o günlerde karla kaplı idi.Şehir 148 000 nüfuslu.Otel yüksek bir tepeden şehre bakıyor. Geceleri ışıl ışıl seyrediyorsunuz Kırşehir’i.Hemen yandakı rampadan geceleri arabalarını şehir yönüne çevirip içinden Kırşehir’i seyredenlerin zevki ayrı bir merak konusu..
Kırşehir denince Ahi Evran akla geliyor.Ahi Evran, çevre insanını ve esnafını teşkilatlayan ve eğiten bunun için orada bir ocak kuran koca yörekli bir adam.Ahi, kardeş demek.Herkesi kardeş yapmak istemiş.Ahiler, gündüz kendi işinde,akşamları ocağa gidip,edep , adap ve esnaflık geleneğinin gelişimi konusunda eğitim alıyor. Yani Ahi Ocakları eğitimli insan yetiştiriyor.Toplumu teşkilatlı hale getiriyor.
Şehre, Ahi kelimesi o kadar sinmiş ki,adım başı Ahi sokağı,Ahi mahallesi.Ahi isimli bakklal, eczane ve diğer kuruluşlar var.Hatta bizim otelin bir toplantı odasının adı bile Ahi Toplantı Salonu idi.Zaten orada Ahi Evran Üniversitesi var başta.Ahi Evran’ın mezarı var. Civarda 40 kadar Ahi Sokağı var.
Ahi Evran, Şeyh Hacı Bektaş-i Veli dergahına bağlı idi.Hacı Bektaş-ı Veli O’nu Kırşehir’de Ahi Ocağını kurmak üzere oraya gönderdi.
O yıllarda ve ondan önceleri Ahi Ocakları Anadolu’nun her yerinde vardı.Ankara’yı 100 yıl kadar Ahiler yönetti. Timur, Çubuk Ovası’nda Osmanlı ordusunu dağıttığında, dönüp Ankara’ya giremedi.Belki Ahilerin teşkilatlı yapısından çekindi..
Xxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxx
Bir fırsatını bulup, civarın maneviyat büyüğü Şeyh Hacı Bektaş-ı Veli’yi dergahında ziyaret ettik. Mutfağı, sohpet salonları,Horasan Erenlerinin kabirleri,naiplerinin mezarları ayrı ayrı ve birlikte yan yanalar. Kendisinin mezarı da ayrı bir odada.
Bir odada Koca Hünkar’ın bir kaç kişi ile sohpet eder gibi gösterilen mumyası var.Görür görmez O’nu hemen tanıyorsunuz.
Kapıdaki ibretlik sözler O’na ait:”İncinsen de incitme.Muradına ermek sabır iledir.Eline diline beline sahip çık.Marifet ehlinin ilk makamı edeptir.Nefsine ağır geleni kimseye tatbik etme”
Koca Hünkar’ın öğretileri her çağa ışık tutuyor.Ritüeller ilk günkü gibi uygulanmalı.Bu çağda böyle,
O çağda başka idi denmemeli.Yani Hacı Bektaş-i Veli,kendi nesline nasıl birşeyler öğretmişse,şimdiki nesil de aynısı yapmalı.
Xxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxx
Verimli bir geziden 4 gün sonra eve geldik.Bu etkinlik bize hap gibi geldi.İçimiz açıldı.Sevgi yayılsın. Herkese bulaşsın.Toplum sevgi toplumu olsun.