Herkes bugün saat 18'de yapılacak olan Erdoğan-Biden görüşmesine kilitlenmiş durumda. Kamuoyu bu görüşmenin sonuçları nasıl olacak diye şimdiden büyük bir merak içerisine girmiş durumdadır. 21. yüzyıl Türk-ABD ilişkileri açısından bu görüşmelerin önemli sonuçları olacak.
Peki Erdoğan-Biden görüşmesinde beklenen sonuçlar nedir?
Hem Türkiye'yi hem ABD'yi akıllı insanlar yönetiyor. Burada kastedilen imzacılar değil, devleti yöneten beyin kadrodan söz ediyoruz. ABD'nin bugünkü endişesi dünya liderliğini kaybetmemektir. Son yıllarda Çin'in kaydettiği gelişmeler ABD'yi fevkalâde endişeye sürüklüyor. Dolayısıyla ABD'nin Türkiye'yi gözden çıkarması kesinlikle mümkün değildir.
Stratejistler dünyanın liderliğinin Asya'dan, Asyanın liderliğinin de Ortadoğu'dan geçtiğini söylerler. Ortadoğu'ya hakim olan dünyaya hakim olur derler. Dünyanın enerji kaynaklarının bulunduğu bölge başta Ortadoğu ve Kafkaslardır. Bu bölgeler de Türkiye'nin nüfuz alanı içerisindedir. Bundan dolayı başta ABD ve Batı dünyası olmak üzere Türkiye'nin yerinin artık Batıda değil, Ortadoğu ve İslam dünyasında olmasını istemektedirler. Batılı stratejistler Trkiye'nin yeni yerini İslamistan olarak adlandırılmaktadırlar.
Peki bu ne anlama geliyor:
Dünya liderliğine doğru hızla yol alan Çin'in hem Kuzey'den hem Güney'den kuşatılmasını sağlayacak Ortadoğu petrol ve enerji kaynakları ile bağını kesecek tek yol kalmaktadır. Bu yolun adı; Yeni Osmanlı ve hilafet parlamentosudur. Hilafet parlamentosu eski hilafetin revize edilmiş şeklidir. Yani bütün Müslüman ülkelerin nüfusları oranında temsil edileceği yeni bir merkez. Bunun en uygun yeri İstanbul olabilir. ABD'ye karşı kurulan Avrupa Birliği de giderek gücünü kaybediyor. Zaten İngiltere'nin bu birlikten ayrılması Avrupa Birliği'nin çadırdamaya başladığını gösteriyor. Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne girmemesi durumunda zaten Avrupa Birliği'nin fonksiyonu bitmeye başlayacak. Güçlenen ve giderek ağırlığını Ortadoğu, Balkanlar, Kafkaslar, Akdeniz ve Afrika'da arttıran Türkiye Avrupa Birliği'nin önünü kesecek ve dünya hakimiyetinin belkemiğini oluşturan petrol ve enerji kaynakları ile ilişkisi kalmayacaktır.
Bu konjonktür içerisinde ABD hiçbir zaman Türkiye ile ilişkilerini kesemez. Türkiye ile ilişkilerini kesen ABD kendi ayağına kurşun sıkar. Çünkü dünya liderliğinin merkezi olarak kabul edilen Ortadoğu, Balkanlar, Kafkaslar ve Akdeniz tümüyle kontrolden çıkar. Dolayısıyla ABD bunu göze alamaz. O halde bugün Türkiye ile ABD arasında yaşanan gerilimin temelinde ne var diye bir soru sorulabilir. Bu gerilim tamamen bir tiyatrodan ibarettir. Yavaş yavaş çaktırmadan Türkiye'yi Batı dünyasından Ortadoğu'ya, Balkanlar'a, Kafkaslara, Akdeniz ve Afrika'ya kaydırmaktır.
Amerika'nın şöyle bir handikapı daha var: İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra Amerika'nın desteği ile kurdurulan İsrail'in bölgedeki yayılmacılığı ve canavarca saldırıları bölgenin ve bütün İslam dünyasının nefretini giderek ABD'ye karşı arttırmaktadır. Müslüman milletler İsrail'in ve ABD'nin bölgedeki varlığından fevkalade rahatsızdırlar. Bir örnek vermek gerekirse Afganistan'da Türk askerleri kucaklanırken ABD askerleri taşlanmaktadır. O halde ABD için uygulanması gereken en uygun politika bölgeyi tümüyle Türkiye'nin kontrole vermektir. Bölgenin, İsrail'in, Müslüman milletlerin ve bütün dünyanın sulhu buna bağlıdır.
Sonuç olarak Türk ABD ilişkilerinin geleceğinden hiç kimsenin endişe etmesine gerek yoktur. Bütün gelişmeler, 21. yüzyılın Türk asrı olmasına hizmet edecektir. ABD'nin ve Rusya'nın geleceği 21. yüzyılın Türk asrı olmasına bağlıdır. 21. yüzyılda bütün yollar Türkiye'ye çıkar. Gözünaydın Türkiyem!