İktidar Çatışmalarının Yol Açtığı Felâketler
MAKALE
Paylaş
10.08.2022 10:00
891 okunma
Nurettin Dursun

Hz Osman döneminin 6. yılından itibaren günümüze kadar devam eden süreçte din- siyaset ilişkisi hep dinin aleyhinde olmuştur. Hazreti Osman döneminde başlayan akraba devlet ilişkileri siyasetimizi maalesef olumsuz yönde etkilemiştir. Bu dönemde başlayan yanlış uygulamalar medeniyetimizin tıkanmasına neden olmuştur. Bundan daha önemlisi siyasetin gölgesinde yapılan içtihat ve yorumlar; Müslümanların temel istikametlerinin dinin ana kaynağı Kur'an'ın yörüngesinden çıkmasına ve ciddi anlamda istikamet sapmasına yol açmıştır. İktidar çatışmalarının din ekseninde meydana getirdiği kutuplaşmalar dinle cilalanarak Müslümanlar aldatılmaya çalışıldı. Hz Ali ile Muaviye taraftarları arasında cereyan eden iktidar çatışmalarında Muaviye taraftarlarının Kur'an sayfalarını mızrakların ucuna takması, dinin siyasete alet edilmesinin ve istismar edilmesinin başlangıcı olarak kabul edilir. 

Muaviye'den itibaren devlet yönetiminin babadan oğula intikal ederek sürdürülmesi bizim milli tarimizi de fevkalade olumsuz etkileyerek Cumhuriyet'in kuruluşuna kadar bu yanlış uygulama varlığını sürdürerek gelmiştir. Bu yanlış uygulama dört halife dönemindeki uygulamalara ters düştüğü gibi günümüzde uygulanan demokratik anlayışa da ters düşmektedir. Bu kötü gidişat bizleri o kadar olumsuz etkiledi ki demokrasiye geçildikten sonra bile varlığını sürdürmüştür. Eski siyasetçilerin çocuklarının, damatlarının, kardeşlerinin, hanımlarının Türk siyasetinde varlık göstermesi bu konuda yapılan izahatı doğrulamaktadır.

Bir başka ifadeyle Hz. Peygamber döneminden sonra siyaset, Muhammed'i çizgiyi terk ederek tamamen egemenlik dürtüsünün etkisi altına girdi ve bir kıyma makinesine dönüştü. O dönemlerde yaşanan Sıffın ve Cemel savaşları bunun kanıtıdır. Bilindiği gibi Sıffın Savaşı'nda 70.000, Cemel Savaşı'nda 10.000 Müslümanın kanı döküldü. Bu savaşlar din savaşı değildi. Çünkü Müslümanlar, Müslümanların kanını döküyordu. Kur'an'ın ifadesine göre müminler ancak kardeşti. Kur'an bir insanın öldürülmesinin cezasını ebedi cehennemlik olarak gösteriyordu. O halde bu savaşlara ancak iktidar savaşı diyebiliriz. 

Bizim milli tarihimizde buna benzer olaylar da yaşandı. Kardeş katline cevaz veren fermanın kabul edilmesi yaşanan iktidar savaşının ne kadar tehlikeli olduğunu açıkça gösteriyor. Padişahlar kendi çocuklarının katledilmesine bile seyirci kalabiliyordu. Çok iyi yetíşmiş bir devlet adamı olan Şehzade Mustafa, çadırın arkasından "Baba beni öldürüyorlar." diye bağırıyor, ama ne yazık ki padişah ses çıkarmıyarak kendi çocuğunun öldürülmesine bile göz yumuyordu. Bu insanlık dışı ve dine ters düşen duruma seyirci kalıyordu. Böyle bir uygulamanın ne dinle ne insanlıkla alakası vardır. Buna ancak gücün ve iktidarın yöneticileri zehirlemesi diyebiliriz.

Özellikle Muaviye döneminden itibaren  yapılan birçok íçtihat, siyasetin gölgesinde yapıldı. Burada amaç devlet adamlarının yaptıkları yanlışlara meşruiyet kazandırmaktı. İmamı Azam'ın hapse atılması ve burada zehirlenerek öldürülmesi yapılan izahın doğru olduğunu gösterir. Buna başka isimler de eklenebilir. Birtakım içtihatların Kur'an'a ters düşmesinin temel sebebi budur. Buhari bile İmami Azamı zındıklıkla suçlayacak kadar ileri gitmişti.

Ehlibeyt tarafı imamet meselesini itikat prensibi haline getirerek tamamen siyaseti Muhammed'i çizginin dışına çıkardı. Çünkü Hz. Peygamber kendisinden sonra yerine hiç kimseyi bırakmadı. Eğer Hazreti Peygamberin bu doğrultuda bir telkini olsaydı o zaman Hz. Ali'nin oğlu Hazreti Hasan, Muaviye'nin imametine razı olmaz ve buna şiddetle karşı çıkardı. Ehli Sünnet tarafı İslam inancının temel esaslarını ihtiva eden Ömer Nesefi'nin Akaid kitabına hilafet ve imamet meselesini koyarak iddialarını dinle cilaladılar. Halbuki hilafet ve imamet siyasetten ibaret olan bir konudur. Ítikat esaslarını ihtiva eden Akaid kitabına siyasetten ibaret olan hilafet ve imametin konulması burada çizginin Muhammed'i siyasetin dışına çıkarıldığını gösterir.

Egemenlik dürtüsü fevkalâde tehlike taşıyan bir dürtüdür. Yukarıda ifade edildiği üzere güç insanı zehirler. En büyük güç, devlettir. Tarihte bundan dolayı çok güçlü iktidar savaşları yaşandı. Ínsanların en fazla değer verdikleri kavram din kavramıdır. Dolayısıyla insanları yanlarına çekmenin en kestirme yolu olarak dini gördüler. Íktidar çatışmalarında taraf olanlar iddialarını dinle cilalayarak insanları aldatma yolunu seçtiler. Birileri Ehlibeyt, birileri de Ehli Sünnet dedi. Her iki taraf da merkeze Hz. Peygamberi koyarak iddialarını dinle cilaladılar. Halbuki ne Ehli Sünnet, ne de Ehlibeyt diye bir din vardır. Bunlar iktidar çatışmalarının maskeleri idi.

Sonuç olarak Muaviye'den itibaren siyaset temel istikametini kaybetmiştir. Bir başka ifadeyle Kur'an'ın ve Hazreti Peygamberin pratik uygulamalarını ihtiva eden Muhammed'i Sıyaset, Muaviye'den itibaren kaybolmuştur. Muaviyeden sonra devam eden iktidar çatışmalarının ürünü olarak doğan Ehlibeyt ve Ehlisünnet akımları günümüzde de siyasetin eksenini oluşturmaktadır. Bu iki akımın çerçevesini rivayet ve hikayeler oluşturmaktadır. Üzülerek ifade etmek gerekirse bunlar da din kabul edilmektedir.

Yorum Ekle
Adınız :
Başlık :
Yorumunuz :

Dikkat! Suç teşkiledecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

sanalbasin.com üyesidir

ANA HABER GAZETE
www.anahaberyorum.com
İşin Doğrusu Burada...
İLETİŞİM BİLGİLERİMİZ
BAĞLANTILAR
KISAYOLLAR
anahaberyorum@hotmail.com
0312 230 56 17
0312 230 56 18
Strazburg Caddesi No:44/10 Sıhhiye/Çankaya/ANKARA
Anadolu Eğitim Kültür ve Bilim Vakfı
Anadolu Ay Yayınları
Ayizi Dergisi
Aliya İzzetbegoviç'i
Tanıma ve Tanıtma Etkinlikleri
Ana Sayfa
Yazarlarımız
İletişim
Künye
Web TV
Fotoğraf Galerisi
© 2022    www.anahaberyorum.com          Tasarım ve Programlama: Dr.Murat Kaya