Yahudiler kendilerini Tanrı’nın oğulları ve Tanrı tarafından seçilmiş soy/ırk olarak tanımlarlar ve bu iddialarını Tevrat’a dayandırırlar. Ayrıca Nil’den Fırat Nehri’ne kadar olan toprakların da Tanrı tarafından kendilerine vaat edilmiş topraklar olduğunu iddia ederler. Bu iddialarını da yine Tevrat’a dayandırırlar. Yahudilerin bu iddialarına özellikle Hristiyan mezheplerinden Protestanlar da destek verirler. Yahudi milliyetçiliği olan SİYONİZM temellerini bu iddialara dayandırmaktadır. Şu an Filistin’de devam eden Yahudi katliamına destek veren ABD, İngiltere ve Almanya gibi Protestan Mezheplerinin yaygın olduğu ülkeler önde olduğu görülmektedir. Çünkü Protestanlara göre Tanrı ve kutsal kitap Yahudilerdendir. Gerçi Hristiyan Siyonistler de denen bu Evanjelik Protestanların hesabı biraz farklı. Evanjeliklere göre, Tanrı olarak inandıkları Hz. İsa, Yahudiler İsrail Devleti’ni kurarak, Mescidi Aksa’yı yıkıp, Süleyman Mabedi’ni inşa etikten sonra dünyaya tekrar geri dönecek, Armagedon-Kıyamet Savaşı olacak ve bu savaştan sonra yeryüzünde Hz. İsa ile birlikte bin yıl cennet hayatı yaşayacaklardır. Bir ölçüde bu destekle, Evanjelikler Tanrı’yı kıyamete, yani geri dönüşü hızlandırmak için yapmaktadırlar. Şimdi Yahudileri Tevrat’a dayandırdıkları bu iddialar ne ölçüde doğru bir Tevrat’ta ilgili ifadelere bir bakalım.
Seçilmiş soy Kim?
"1-Avram doksan dokuz yaşındayken RAB ona görünerek, "Ben Her Şeye Gücü Yeten Tanrı'yım" dedi, "Benim yolumda yürü, kusursuz ol.
2-Seninle yaptığım antlaşmayı sürdürecek, soyunu alabildiğine çoğaltacağım."
3-Avram yüzüstü yere kapandı. Tanrı,
4-"Seninle yaptığım antlaşma şudur" dedi, "Birçok ulusun babası olacaksın.
4-Artık adın Avram değil, İBRAHİM olacak. Çünkü seni birçok ulusun babası yapacağım.
5-Seni çok verimli kılacağım. Soyundan uluslar doğacak, krallar çıkacak.
6-Antlaşmamı seninle ve soyunla kuşaklar boyunca, sonsuza dek sürdüreceğim. Senin, senden sonra da soyunun Tanrısı olacağım." (Tevrat-Yaratılış-17)
Tevrat’ta yukarıdaki ifadelere bakarsak, Tanrı peygamberlikten önceki adı Aramice AVRAM olan Hz. İbrahim’e kendisini bildiriyor ve benim yolumda yürü kusursuz/Salih bir kul olmalısın diyor. Buna ahit veya antlaşma diyor. “Bu antlaşmamı soyunla sonsuza kadar sürdüreceğim” diyor. Tevrat-Mısır’dan çıkış bölümünde bu gerçek çok açık anlatılıyor:
“5-Şimdi sözümü dikkatle dinler, antlaşmama uyarsanız, bütün uluslar içinde öz halkım olursunuz. Çünkü yeryüzünün tümü benimdir.
6- Siz benim için kâhinler krallığı, kutsal ulus olacaksınız. İsraillilere böyle söyleyeceksin." (Tevrat-Mısırdan Çıkış-19)
Bu ifadelerle kimler seçilmiş ırk olacağını net bir şekilde belirtilmiştir. Ancak, seçilmiş/destek verilecek toplumun, topluca bir ırktan ziyade, Tanrı’nın yolunda yürüyen inanmış bir toplum/din mensubu olduğu da çok açıktır. Şimdi ahde uymayan. Yani Tanrı’nın buyruklarını yerine getirmeyenlerin akıbeti nedir, bunları görelim:
14- "Ama beni dinlemez, bütün bu buyrukları yerine getirmezseniz, cezalandırılacaksınız.
15-Kurallarımı çiğner, ilkelerimden nefret eder, buyruklarıma karşı çıkar, antlaşmamı bozarsanız
30-Tapınma yerlerinizi yıkacak, buhur sunaklarınızı yok edeceğim. Cesetlerinizi devrilen putların üzerine serecek, sizden nefret edeceğim.
31-Kentlerinizi viraneye çevirecek, tapınaklarınızı yıkacağım. Beni hoşnut etmek için sunduğunuz kokuları duymayacağım.
32-Ülkenizi viran edeceğim, oraya yerleşen düşmanlarınız bile şaşkına dönecek.
33-Sizi öteki ulusların arasına dağıtacak, kılıcımla peşinize düşeceğim. Ülkeniz viran olacak, kentleriniz harabeye dönecek.
37-Kovalayan yokken savaştan kaçarcasına birbirlerinin üzerine yıkılacaklar. Düşmanlarınızın karşısında ayakta duramayacaksınız.
38-Öteki ulusların arasında yok olacaksınız. Düşman ülkeler sizi yutacak.
39-Artakalanlarınız gerek kendi, gerekse atalarının suçlarından ötürü düşman ülkelerde eriyip gidecekler." (Tevrat-Levililer-26)
Bu ifadeler tam Yahudilerin başından geçenler değil mi? Bütün bu ifadelerden seçilmiş kişilerin toptan bir ırk veya soydan ziyade Tanrı’nın buyruklarına uyanlar olduğu çok açıktır. Bu konuyu Rabbimiz Kuran’da da çok açık belirtilmiş:
“124-Hani Rabbi, İbrahim'i birtakım kelimelerle denemişti. O da tam olarak yerine getirmişti. (O zaman Allah İbrahim'e): "Seni şüphesiz insanlara önder kılacağım" dedi. (İbrahim) "Ya soyumdan olanlar?" deyince (Allah:) "Zalimler benim vaadime erişemez" dedi.” (Bakara-2)
“13-Sonunda verdikleri misakı bozdukları için onları lanetledik de kalplerini kaskatı yaptık.” (Maide-5)
“40-Ey İsrailoğulları! size verdiğim nimeti hatırlayın, bana verdiğiniz sözü yerine getirin ki ben de size verdiğim sözü yerine getireyim. yalnız benden korkun.(Bakara-2)
“12-Andolsun ki Allah İsrâiloğulları’ndan söz almıştı. Onlardan on iki de nakîb (temsilci) göndermiştik. Allah onlara şöyle demişti: “Ben sizinle beraberim. Eğer namazı dosdoğru kılarsanız, zekâtı verirseniz, peygamberlerime iman eder ve onları desteklerseniz, bir de Allah rızası için borç verirseniz andolsun ki sizin günahlarınızı örterim ve sizi mutlaka altından ırmaklar akan cennetlere koyarım. Artık bundan sonra içinizden kim inkâr ederse kesinlikle doğru yoldan sapmış olur.”
13-Ahidlerini bozdukları için onları lânetledik ve kalplerini katılaştırdık. Onlar kelimelerin yerlerini değiştiriyorlar. Kendilerine bildirilenlerden (Tevrat) önemli bir kısmını da unuttular. İçlerinden pek azı hariç olmak üzere onlardan daima bir hainlik görürsün. Sen yine de onları affet, hoş gör. Çünkü Allah iyilik edenleri sever.”(Maide-5)
“83-İsrailoğullarından, "Allah'tan başkasına kulluk etmeyin, anne babaya, yakınlara, yetimlere, düşkünlere iyilik edin, insanlarla güzel güzel konuşun, namazı kılın, zekatı verin" diye söz almıştık. Sonra siz pek azınız müstesna, döndünüz; hala da yüz çevirip duruyorsunuz.
84-Kanınızı dökmeyin, birbirinizi yurdunuzdan sürmeyin diye sizden söz almıştık, sonra bunu böylece kabul etmiştiniz, buna siz şahitsiniz.”(Bakara-2)
Bu Kuran ayetleriyle konu tam anlamıyla anlaşılmıştır. Seçilmiş kişiler Hz. İbrahim’in soyundan olan Tanrı’nın buyruklarına uyanlar olacak ancak bu seçkinlerin İsrail Oğulları olmadığı hem Tevrat’tan hem de Kuran’dan iyice anlaşılmaktadır. Bir de aşağıdaki Tevrat ifadelerine bakalım:
19-Tanrı, "Hayır. Ama karın Sara sana bir oğul doğuracak, adını İshak koyacaksın" dedi, "Onunla ve soyuyla antlaşmamı sonsuza dek sürdüreceğim.
20-İsmail'e gelince, seni işittim. Onu kutsayacak, verimli kılacak, soyunu alabildiğine çoğaltacağım. On iki beyin babası olacak. Soyunu büyük bir ulus yapacağım
21-Ancak antlaşmamı gelecek yıl bu zaman Sara'nın doğuracağı oğlun İshak'la sürdüreceğim" (Tevrat-Yaratılış-17)
12-Ancak Tanrı İbrahim'e, "Oğlunla cariyen için üzülme" dedi, "Sara ne derse, onu yap. Çünkü senin soyun İshak'la sürecektir.
13-Cariyenin oğlundan da bir ulus yaratacağım, çünkü o da senin soyun."
17-Tanrı çocuğun sesini duydu. Tanrı'nın meleği göklerden Hacer'e, "Nen var, Hacer?" diye seslendi, "Korkma! Çünkü Tanrı çocuğun sesini duydu.
18-Kalk, oğlunu kaldır, elini tut. Onu büyük bir ulus yapacağım." (Tevrat-Yaratılış-21)
Bunları Tanrı gerçekten söylediyse, tam bir çelişki değil mi? Hem İsmail’i kutsayıp soyunu büyük ulus yapacak, hem de kardeşi İshak’la antlaşmasını yani kutsallığı sürdüreceğini söylemesi tam bir çelişkidir. Çünkü antlaşma ona uygun davranış içinde olmayı gerektirir. Ayrıca ayni Tevrat’ta kutsallık ilk evladın, yani ilk doğan büyük çocuğun hakkı olduğunu bildirdiği halde:
15-"Eğer bir adamın iki karısı varsa, birini seviyor, öbüründen hoşlanmıyorsa; iki kadın da kendisine oğullar doğurmuşsa; ilk oğul hoşlanmadığı kadının oğluysa;
16-Adam malını miras olarak oğullarına bölüştürdüğü gün sevdiği kadının oğlunu kayırıp ona ilk oğulluk hakkını veremez.
17-Hoşlanmadığı kadının oğlunu ilk doğan oğul olarak tanıyacak ve ona bütün malından iki pay verecektir. Çünkü bu oğul babasının gücünün ilk ürünüdür. İlk oğulluk hakkı onun olacak." (Tevrat-Yasanın Tekrarı-21)
Bu Tevrat ifadelerine göre Tanrı büyük bir hata yapmış olmuyor mu? Tanrı sözünde çelişki olmayacağına göre, bu sözleri Tanrı adına birilerinin Tevrat’a katmış olması gerekmez mi? Kuran’da yukarıda sunulan Maide Suresi 13. Ayette Yahudilerin Tevrat’ı tahrip ettikleri açıkça belirtilmiştir. Benzer çelişki, İsrail Oğullarını asıl atası olan İshak’ın iki oğlundan biri olan Yakup’un kutsanmasında da görülür. İshak’ın iki oğlundan ilk doğanı Esav’dır. Babaları İshak ilk doğan Esav’ı kutsamak ister ancak gözleri görmez olduğundan, Yakup hile yaparak kendisinin Esav olduğu söyleyerek kutsallığı, yani peygamberliği ve seçilmişliğini babasına onaylatır. Sanki Tanrı böyle sahtekarlıkları görmez ve kimi seçeceğini bilmez gibi gülünç bir şekilde bu olay Tevrat’ın-Yaratılış:27:1-29’da genişçe anlatılır. Tevrat’ta ve Kuran’da adı geçen İbrahim, Yakup, Davut, Süleyman gibi peygamberler bazı büyük sapkınlıklar yapar, ayrıca bu kutsanmış ırk tarih boyunca defalarca putperestliğe saparak yoldan çıkmışlar ama seçilmişlik güya hep bu soyla/ırkla devam etmiştir. Tanrı’nın antlaşmasıyla uyuşmayan bu davranışlar yapılırken bu soy/ırk yani Yahudiler nasıl olur da Tanrı tarafından seçilmiş olur? Madem Yahudiler kutsanmış seçilmiş ırk, tarih boyunca asırlardır neden esaret altında sürgün yaşadılar. Tanrı’nın antlaşmasına uyan ve O’nun yolunda olanlar neden böyle cezalandırılsınlar? Bu durum yukarıda verdiğimiz Tevrat-Levililer:26:14-39’da anlatılan antlaşmayı bozanların uğrayacakları cezalandırma değil mi?
Gelelim Tanrı’nın bir başka seçilmişlik vaadine. Tanrı seçtiği toplumu, diğer uluslar üzerinde hakimiyet kurup, Nil’de Fırat’a kadar olan toprakları onlara vereceğini ve sayıca büyük millet yapacağını vaat etmişti. Tanrının seçilmiş soyu olduklarını iddiasında olan Yahudiler, sayıca ne kadar büyük millet oldular, Yahudi tarihine bir bakalım. Bugün dünyada 14 milyon civarında bir Yahudi toplumu var. Herhalde bu vaad göre alabildiğine çoğalmış, büyük ulus olmadıkları ortada. Bırakın büyük ulus olmayı, 12 kabileden 10 tanesi kayıp, kala kala 2 kabile geriye kalmış. 10 kayıp kabile, M.Ö. 719 yılında civarında, Yahudi ülkesine saldıran Asur Kralı II. Sargon, kuzeydeki İsrail Devleti'ni yıkmış ve 10 kabileden oluşan halkını sürmüştü. Bu Yahudiler, daha sonra dünyanın çeşitli bölgelerine dağılmış ve "İsrail'in on kayıp kabilesi"ni oluşturmuştu. 2 kabileden türeyen dünyadaki Yahudi nüfusu, şu an 14 milyon civarında olduğuna göre, diğer 10 kabile de olsaydı, bu nüfus en az 70 milyon civarında olmalıydı. Demek ki 60 milyon civarında bir Yahudi nüfusu, diğer toplumların arasında kaybolup gittiler. Tabi bu bizim şu an ki nüfuslarıyla yaptığımız kıyaslamaya göre olan hesaplamadır. Ancak James Carroll'a göre, "Yahudiler Roma İmparatorluğu'nun toplam nüfusunun %10'unu teşkil ediyordu. Bu orana göre, şayet diğer etkenlerin müdahalesi olmasaydı bugün dünyada 14 milyon yerine 200 milyon Yahudi olacaktı. Peki, Hz. İbrahim’in diğer soyundan olan İsmail Oğullarının nüfusu 2 milyarı aştıysa seçilmiş millet olmayı kim hak etmiştir? Nil’den Fırat’a kadar topraklar üzerinde kim hâkim oldu? Defalarca antlaşmayı bozarak, putperestliğe sapan İsrail Oğullar mı, yoksa antlaşmayı bozmadan Rabbin yolundan yürüyen İsmail Oğulları olan Müslümanlar mı? İnsanlık tarihi ortada, aksini iddia edecek olan var mı?
Allah’ın destek verip büyük millet edecek soyun, kimler olduğu sanırım anlaşılmıştır.
“105-Andolsun ki, zikirden (Tevrat’dan) sonra Zebur’da: ‘Şüphesiz yeryüzüne iyi kullarım varis olacaktır’ diye yazdık.” (Enbiya- 21)