Aktif siyaseti bırakalı 21 yıl oldu. 33 yıllık bir deneyim yaşadım.
Denilir ki " Her mesleğin bir kitabı, okulu ve öğretmeni vardır. Yalnız bir meslek var ki onun okulu ve öğretmeni yoktur. Fakat o, en iyi meslektir. Adı, TECRÜBE'dir,"
Tecrübe dağarcığından bazı bilgileri paylaşmak istiyorum.
SİYASİ PARTİLER DİN DEĞİLDİR
Siyasi partiler din değildir. Dünya işlerini düzene koymak ve yönetmek üzere kurulan organizasyonlardır.
Demokrasi siyasi partilerle gerçekleşir.
İnsanoğlunun icat ettiği " en az zararlı " yönetim biçimi demokrasidir.
Vatandaşlar,bu organizasyonların birinde çoğunluk sağladıkları taktirde onu başa getirirler.
Demokrasilerde" çoğunluk " mantığı, oyunun asıl kuralıdır. "Azınlık " da denetleme görevini üstlenir.
Dünya üzerinde oynanan her oyunun kuralları olduğu gibi demokrasinin de kuralları vardır. Çoğunluk ve azınlık bu kurallara razı olarak birlikte bir toplum hayatı sürdürürler.
Seçimlerde vatandaş çoğunluğu, tercihini yaparken ideolojik ve siyasi eğilimine bağlı olduğundan daha fazla, iş yapabilecek ve kendisine güven verecek olan parti ve liderini tercih eder.
İŞİN USTASI
Günlük hayatta bir iş yaptıracaksanız bilen insana yaptırırsınız. Bilen insan denenmiş, sınanmış ve kendini ispat etmiş insandır.
" Büyük lokma ye de büyük söyleme
Akıl sahipleri buna inanmaz
İşbilmez nâdana itimat etme
Abdestsiz sofuya namaz dayanmaz"
Demiştik.
Bu satırları biraz açalım:
1) Yapamayınca pişman olursun.
Allah buyuruyor:
"Ey iman sahipleri; niçin yapamayacağınız şeyleri söylüyorsunuz?"
2) işin ehli olmayana güvenme. İşe yeniden başlamak zorunda kalırsın, tekrar başa dönersin.
3) İş ehline verilmezse kıyameti ( yani düşüş ve yıkımı) bekle diyor peygamber.
4) Bir işin nasıl yapılacağını bilmeyen kişi, o işi yaparken çaba sarf etmeden baştan savma yapar.
5) Gerçek sofu olmayan biri de çokca namaz kıldığını göstererek insanları aldatır.
Bol keseden atıp her işi yapacağını söyleyen birine güvenip iş ve gõrev vermemek lazımdır.
Teşbihte hata olmasın; "acemi katır, yükü kapıya bırakır" diye atasözünü de göz ardı etmemek gerekir.
Bu söz, iş bilmez deneyimsiz kişilere iş vermenin yanlışlığını ifade eder.
ACEMİ RESSAM
Merhum Mehmet Akif Ersoy'un SAFAHAT'ında "RESSAM HAKLI" adlı manzum fıkranın konusu şudur:
Saray ve konaklarının duvarlarını " mukaddes tarih" motifleriyle süslemenin moda olduğu bir zamanda zenginin biri salonunun duvarlarına bu tablolardan birini yaptírmak istemiş. Konusu Hz. Musa'nın Mısır'dan çıkışı. Araştırırken biri gelip " ben yaparım" der. Ev sahibi tamam, der. Ressam, akşama varmaz duvarları kıpkızıl sıvar. Ev sahibi gelip görünce:
-Usta bu ne? Kıpkızıl bir boya çekmişsin odanın her yerine!
-Efendi; bu tablo Musa' nın Kızıldeniz' i geçmesi ve Firavun ordusunun denizde boğulma tablosudur.
-Be adam! Hani Musa?
-Efendim o karaya çıkmış.
-Peki Firavun nerde?
-O boğulmuş efendim.
-Peki, bu kan rengi boya nedir?
Ressam son derece hikmetli(!) kelamını eder:
- Efendim, bu Kızıldeniz, yeşil olacak değil ya!
Ev sahibi kendi gafletini hatırlar ve:
-Haklısın! Odamız şenlenmiş (!) Der.
Oy kullanacak olanların dikkatine acizane arz ederim.