Osmanlıda,1.Murat’tan itibaren padişah olamayan şehzadeler yay kirişi ile boğularak idam edilirdi. Bu gelenek, 300 yıl kadar sürdü. Padişah 1.Ahmet zamanında padişah olma usulü değiştirildi. Ama bu kadar zamanda 60 kadar günahsız, padişahlık ne demek, devlet ne demek, şehzade ne demek bunu bile bilmeyen nice şehzade öldürüldü. Bunun tek amacı vardı: bir şehzade; “ o taht babamın tahtı idi. Tahtta benim de hakım var” diyen birisinin olmaması idi.
Ayrıca padişah sağ iken, bir şehzade suç işlese hemen cezalandırılırdı.
Şehzade iken suç işlediği halde cezalandırılmayan bir şehzade vardır : Yavuz Sultan Selim...
Malum, Osmanlıda şehzadeler , ileride padişah olsun olmasın, devlet yönetmeye alışmak için belirli vilayetlere vali olarak atanırlar, orada ehil hocaların elinde yetiştirilirlerdi.(bu da 200 yıl kadar sürdü)
Yavuz Selim, hem eğitim, hem da yönetici olarak Trabzon’a tayin oldu. Diğer iki kardeşi Korkut ve Ahmet da başka illere tayin oldu.
Yavuz Selim, yerinde duramayan bir şehzade idi.Trabzon’dan İstanbul’u gözetliyor, Saray’dan haberler alıyor, ülke yönetiminde ne gibi bir istikamet var, bunu da değerlendiriyordu. Özellikle babası padişah 2.Bayazıt’ın (Sofu Beyazıt) Şah İsmail’in Şia Dailerine karşı bir şey yapmadığına sinirleniyordu. Bu konuda birkaç kere padişaha mektup yazarak veya adam göndererek durumu babasına bildirdi. Sofu Beyazıt çok etkili bir eylem yapmadı bu konuda. Yavuz, babasını pasif görüyordu. Şahkulu, 60 bin kişi ile Bursa önlerine geldiğinde, Sofu Beyazıt vezir Ali Çelebi komutasında bir ordu çıkardı. Şahkulu püskürtüldü. Şahkulu ile Ali Çelebi su savaşta öldürüldü. Osmanlıda ilk defa bir vezir bu savaşta öldü.
İçi içine sığmayan Yavuz’u bu olay da tatmin etmedi. Zaten Yavuz kendi nev’i şahsına münhasır bir şehzade idi. Osmanlı’da sakallı tek şehzade Yavuz’dur. Şehzadeler , padişah olana kadar sakal bırakmazlardı. Yavuz Selim’in burada durmayacağı belli idi. İskender Pala’nın Şah ve Sultan kitabında
Yavuz’un o ortamda Tahran’a kadar gittiği, kılık değiştirdiği ,bir fırsatını bulup Şah İsmail ile satranç oynağı ve kinayeli konuşmalar yaptığı yazılır. Yavuz, devlette sadece bir şehzade iken bile böylesine gözü kara bir şehzadedir.
Daha sonra Yavuz Selim, babasının bu işleri yapamayacağını anlar, mahiyetindeki birliklerle Trabzon’dan çıkar, Gürcistan’ı, Abhazya’yı geçer, Kırım’a gelir. Kayınpederi Kırım Han’ında yedek asker alır ,Romanya ve Bulgaristan üzerinden Edirne’ye gelir. Niyeti babasını devirmek ve tahtı ele geçirmektir.
İstanbul’a daha çok var derken, Osmanlı ordusu Yavuz Selim’i Çorlu Ovası’nda karşılar.
Çıkan bu savaşta Yavuz’un kuvvetleri yenilir. Şehzade Yavuz Selim, öldürülmüş askerlerini savaş meydanında bırakarak, yaralı ve sağlam askerleri ile birlikte geldiği yoldan geri döner. Ve Trabzon’a gelir. Valilik koltuğuna tekrar oturur.
Sofu Beyazıt, bu isyan karşısında hiçbir şey yapmaz. Bir vali devlete isyan etmiştir. Padişahı devirip yerine geçmek istemiştir. Bu bir suçtur. Yavuz hakkında hiçbir takibat yapılmaz.
Buradaki murat nedir? Devlet adamı zor yetişiyor, herkese ceza verirsek yerine adam bulamayız düşüncesi midir?.Af mıdır. Özür dilemek midir ? Belli değil...
Padişahın, hatta zaman zaman sadrazamların bile emri ile devlet görevlilerinin öldürüldüğü bir vakıadır. Padişah;” urun kellesini” dediğinde kimse itiraz edememiştir. Böylesine güçlü bir iradenin karşısında suç işleyen Yavuz Selim’e hiçbir şey olmaması muammadır.
Ancak Yavuz Selim, babasını devirip, yerine geçme fikrinden vazgeçmemiştir. Ertesi yıl kansız bir şekilde bir ayak divanı kurularak padişah devrilmiş, yerine Yavuz Sultan olmuştur Osmanlı tarihinde ilk ihtilal budur. Sessiz ihtilal.. Sofu Beyazıt saraydaki derin Osmanlı etkisiyle yetkilerini oğluna devretmiştir. O’na, sadece oğluna beddua etmek kalmıştır.