Depremden Nasıl Korunuruz?
MAKALE
Paylaş
28.02.2023 12:08
1 yorum
495 okunma
İsmail Aydın

Muhtemel İstanbul depremini konuşuyoruz. Diyeceklerimi daha iyi ifade edebilmek adına tarihten bir misal vermek istiyorum. Zaman Kanuni Sultan Süleyman zamanıdır. Tarihin kaydettiği en büyük mimarlardan Sinan, Mimarbaşıdır. Mülkün imarından o sorumludur.

Cihan Padişahı, halkın su ihtiyacını karşılamak üzere Mimarbaşından İstanbul’a su getirecek kanallar yapmasını ister. Çünkü şehir her geçen gün büyümekte ve su ihtiyacı giderek artmaktadır. Tedbir almak padişahın görevidir.

Emir baş üzredir. Sinan şehre su getirmek üzere derhal işe girişir ve kanal inşaatına başlar. Fakat bu arada bir şey Padişahın dikkatinden kaçmaz. Şehre daha çok su taşıyacak genişlikte kanallar yapılabilecekken küçük çaplı kanallar yapılmaktadır. Padişah sebebini sorar. Mimarbaşının ikna edici ilmî çözümü gayet açıktır: “Hünkârım, biz bu şehre fazla su getirirsek, şehir göç alır, nüfus gereksiz şekilde artar ve başta asayiş olmak üzere şehrin yönetimi zorlaşır.”

Bu akıllı cevap üzerine padişah ikna olur ve daha çok su getirme fikrinden vazgeçer.  Fakat neylersiniz ki, kendinden sonra gelenler, yağcı ve dalkavukların kuşatmasından kurtulamazlar. Devleti ve milleti ayakta tutacak tedbirler gevşetilir. Vaktiyle pek çok zafere imza atmış Yeniçeri Ocağından başlamak üzere bütün kurumlar bozularak fonksiyonlarından uzaklaşır. Adalet yok edilmiş, yerini hediye adı altında rüşvet almıştır. İlim zihniyeti çökmüştür. Padişahların yanlışlarını düzeltebilecek Zenbilliler de yoktur artık. İdarecilerin devlet adamlığı vasfı kaybolmuştur. Ve İstanbul’da nüfus artışı devam eder.

Evet, bu bahis geçmişten günümüze kadar uzanan derin bir yaradır. Onun için feryad ediyor, aklımızı başımıza devşirelim diyoruz. Ve depremin yıkıcı etkilerinden korunmak için geçmişten ders alalım istiyoruz.

Yağmura nasıl yağma, diyemezseniz, depreme de olma diyemezsiniz. Yağmur yağar sel oluşur, tedbir almazsanız felâket yaşarsınız, deprem de öyle. Bölge deprem riski taşıdığına göre, zaman tedbir zamanıdır.

Önceki yazılarımızda belirtmeye çalıştığımız gibi yerleşim yerleri doğru seçilmemişti. Kaçak yapılaşma vardı. Binalar deprem şeraitine uygun olarak yapılmamıştı. Çürük zemine çürük binalar kondurulmuştu.  Hatırlayabildiğim en eski deprem Varto depremidir. O gündür bugündür durum aynıdır. Yıkımdan sonra harekete geçiliyor. Dileğimiz, İstanbul için aynı şey olmasın, ah vah tuh demeden önce köklü çözümler üretilsin.

FELÂKETTEN ÖNCE ALINACAK TEDBİRLER

Bu meyanda, Sinan örneğinden hareketle İstanbul’un nüfus artışı durdurulmalıdır. Unutmayalım ki, zararın önlenmesi kârdan önce gelir. Bunun için alınacak tedbirler pek çoktur. Öncelikli tedbir konut yapımını durdurmak ve kaçak yapıya fırsat vermemek olmalı. Önce kaçak yapı, sonra imar affı, affedilemez bir hatadır.

Marmara bölgesinde nüfus artışı şöyle dursun, mevcut nüfusu azaltacak tedbirlere başvurulmalıdır. Sözgelimi, bu bölgedeki fabrika ve tesisler zaman geçirilmeksizin Anadolu’ya taşınmalıdır.  Örnek olarak söyleyelim, Çorum, Çankırı, Yozgat, Kırşehir, Sivas, Erzurum gibi vilayetler ne güne duruyor?  Karadeniz sahillerinde sert zemine malik vilayetler var, onlar ne güne duruyor?

Vatandaşımız, karnını doyuracak şekilde doğduğu yerde iskâna teşvik edilmelidir. Başta eğitim ve sağlık hizmetleri olmak üzere bütün hizmetler, hızlı, çabuk ve güvenilir vasıtalarla sağlanırken, ulaşım için geniş ve rahat yollar açılmalıdır. Buralarda dikkat edilecek en önemli husus, yeni İstanbullara vücut vermemek olmalı, şehirler kontrol dışı büyütülmemelidir.

Anadolu’da yerleşime açılacak yeni yerler fay hatlarından uzak olmalı ve binalar depreme dayanıklı olacak şekilde yapılmalıdır. Yüksek kattan vazgeçilerek yatay mimari tercih edilmelidir. Önemle hatırlayalım ki, Osmanlı’nın iskân ve imar siyaseti, Selçukluların aynısı olmuştur. O insanlar bizden daha mı az akıllıydılar da şehirlerini ova, dere ve göl yatağı yerine dağ ve tepelerin güney yamaçlarına kurdular? Deprem felâket değildir, onu felâkete dönüştüren yanlış tercihlerdir.

Şüphesiz ki, İstanbul depreminin felâkete dönüşmemesi için daha pek çok tedbir düşünülebilir. Örnek kabilinden değindiğimiz hususlar, can kaybını en aza indirecek ve binaları güçlendirme çalışmalarından hem daha kolay, hem daha çabuk ve hem daha ucuz olacaktır. Sözün kısası, şunu görmemiz gerekiyor; vatandaş niçin doğduğu yeri bırakıp da İstanbul’a veya büyük şehirlere göç ediyor?  Sebep iş mi, aş mı, dam mı? Her ne ise, alınacak en önemli tedbir, işte vatandaşın bu göç gerekçesini ortadan kaldırmaktır.

Böyle bir proje geliştirildiğinde inanıyorum ki, bugün pek çok vatandaşımız, şerefiyle çalışıp, alnının terini silerek kazandığı ekmek parasını, İstanbul yerine başka bir şehirde kazanmayı tercih edecektir. Çünkü İstanbul, ihmaller ve ihanetler sonucu yaşanır olmaktan çıkmıştır, şu haliyle zaten felâketi yaşıyor İstanbul. Muhtemel depremle onu daha da büyük acılara maruz bırakmayalım.

 

Yorum Ekle
Adınız :
Başlık :
Yorumunuz :

Dikkat! Suç teşkiledecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.
Toplam 1 yorum yapıldı
Deprem
Önerileriniz çok yerinde...İstanbula göçü durdurmak için sanayileşmeyi Anadoluya özellikle deprem fay hatlarının bulunmadığı illere yönlendirilmeli oralar cazip hale getirilmelidir.Önlem alınmaz işler bu hali ile bırakılırsa Allah korusun olası bir depremde can kayıplarımızın yanında ülke olarak altından çıkamaz bir enkaz durumu ile karşılaşabiliriz.O nedenle mutlaka yöneticilerimiz istenen doğrultuda hareket ederler iye düşünüyorum.Düşünmek istiyorum.Kaleminize sağlık ..Esenlikler dilerim...
Yorum Ekleyen: Ahmet Günal     1.03.2023 10:39:05
İsmail Aydın
YAZARIN ÖZGEÇMİŞİ

İSMAİL AYDIN KİMDİR?

İsmail Aydın, Hukukçu yazar. Anacığının anlatımına göre koç katımında doğmuş. Koç katımı, Yozgat’ta ekim ayının sonu ile kasım ayının başında olur. Dolayısıyla doğum günü belli değil ama Aydın, doğum günü olarak 29 Ekimi benimsiyor. Koç katımı, döl almak üzere erkek koyunun (Koç) dişi koyunlar arasına bırakılmasına denir.

Peki, hangi yılın koç katımı? O da belli değil. 1950 olabileceği gibi 1949’a da ihtimali var. Her nasılsa nüfusa 08.02.1953 D.lu olarak tescil edilmiş. Yaşı küçük diye ortaokula kabul edilmemiş, bu defa da mahkeme kararıyla, ay ve gün sabit kalmak üzere 1950 olarak tescil edilmiş. İsmail Aydın, doğum gününün bile doğru dürüst kayıt altına alınamayışını, okur-yazar olmayan tolumun  “hal-i pürmelâli” olarak niteliyor.

İsmail Aydın İlkokulu Sorgun’a bağlı Temrezli köyünde, ortaokul ve liseyi Yozgat’ta okudu. İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden 1977 yılında mezun oldu. Yedek subay olarak yaptığı askerlik görevinden sonra Sorgun’da altı yıl avukatlık yaptı. Ekim 1986’da Diyarbakır / Bismil’de Noter oldu. Kastamonu/Tosya, Bolu ve Ankara’da çalıştı, 2015 Şubatında emekliye ayrıldı.

İsmail Aydın çilekeş Anadolu’nun yanık sesi olarak çıkıyor karşımıza. Türkiye’mizin karşı karşıya bulunduğu sorunlara ilişkin çözüm önerileri sunuyor. Üzerine titrediği kesim Gençlik. Ağırlıklı olarak üzerinde durduğu sorun Eğitim.

İsmail Aydın, fakülte yıllarından itibaren yazı hayatının içinde oldu. İlk gençlik yıllarıyla beraber memleket meseleleriyle ilgilendi. Tartışmalı radyo ve televizyon programlarına katıldı. Çeşitli dergi ve gazetelerde yazıları yayımlandı. Şubat 2013’ten beridir, internet ortamında yayın yapan Ana Haber Gazete’de yazmaya devam ediyor.

Meteorolojinin Sesi Radyosu’nda 2013-2016 yılları arasında yayınlanan Kıssadan Hisseler Programı’nın yapım ve sunuculuğunu üstlendi. Türkiye Noterler Birliği’nin Meslekî Forum Sitesi’nde anılarını yazdı.

Ağustos / 2016’da “Batı’nın Gücü Nereden İleri Geliyor?”, Kasım 2016’da “Yeniden Yükselişe Doğru”, Şubat 2017’de “Umut Ülke Türkiye”, Mayıs 2017’de “Bir Noterin Anıları”, Ağustos 2017’de “Kaybettiklerimiz”, Ocak 2018’de “Kıssadan Hisseler”, Mart 2018’de “Niçin Akif? Niçin Safahat?” isimli kitapları yayımlandı.

Yazı hayatını ve kitap çalışmalarını sürdüren İsmail Aydın evli ve dört çocuk babasıdır.

sanalbasin.com üyesidir

ANA HABER GAZETE
www.anahaberyorum.com
İşin Doğrusu Burada...
İLETİŞİM BİLGİLERİMİZ
BAĞLANTILAR
KISAYOLLAR
anahaberyorum@hotmail.com
0312 230 56 17
0312 230 56 18
Strazburg Caddesi No:44/10 Sıhhiye/Çankaya/ANKARA
Anadolu Eğitim Kültür ve Bilim Vakfı
Anadolu Ay Yayınları
Ayizi Dergisi
Aliya İzzetbegoviç'i
Tanıma ve Tanıtma Etkinlikleri
Ana Sayfa
Yazarlarımız
İletişim
Künye
Web TV
Fotoğraf Galerisi
© 2022    www.anahaberyorum.com          Tasarım ve Programlama: Dr.Murat Kaya