Bir deprem felaketi yaşadık.11 ilde olmasına rağmen, tüm Türkiye’yi etkiledi deprem. Oralardaki deprem nedeniyle İstanbul’daki fakülteler eğitime ara verdi. Öğrencilerin kaldığı yurtlar boşaltıldı.
Evleri ağır hasar görenler başka şehirlerdeki akrabalarının yanına gitti. Veya devletin gösterdiği yerlere..
Depremde yıkılan ve oturulamayacak kadar hasar gören evlerin enkazının büyük bir dağın yüksekliği kadar olacağı belirtildi. Yani binlerce bina.. Bunun yanında enkazın altında kalan insanların kurtarılması ilk yapılacak işlerdendi tabi. Yardım kuruluşları, gönüllüler, maden işçileri seferber oldu. Yardıma dışarıdan da hemen hemen her devlet koştu. Devletin teşkilatlı gücü de biraz gecikme ile…
Deprem sonrasında kurtarma çalışmalarında duygulu sahneler gördük. Çalışmalarda insanı halden hale koyan, efsane olarak kalacak sahneler seyrettik. İnsan kurtardığı için mutluktan ağlayan ve heyecanlanan fedakarların ve kahramanların hissiyatını tatdık. Ölü babasıyla 30 saat yan yana enkaz altında kalan, kurtarıldığı zaman matemini anlatan çocuğun küçük kalbini dinledik. Bir odadan bir odaya “orada mısın “ diye bağıran ama sesini duyuramayan annenin acısın hissettik. O kadar duygusallık var ki, hepsi bir roman konusu…
Deprem önce insanlardaki yardımlaşma duygusunu gösterdi. Herkes; ”ne yapabilirim” sorusunu sordu kendisine. Bir küçük torbada bir kaç iç çamaşırı. Bir poşet bebek bezi, bir elbise, bir çift çorap.
Tırlar dolusu yiyecek ve diğer yardım malzemeleri kendini gösterdi. Herkes koştu. Herkes, kendine olmuş gibi koştu.
Yaralar sarılacak elbette..
Şu anda aç ve açık yok gibi. Tabi yerleşilen çadırlar veya konteynerler normal ev gibi değil. Biraz soğuk, biraz imkansızlık var. Bunlar geçer..
Asıl, gene deprem olursa ne yaparız? Veya bu deprem neden bu kadar hasar bıraktı ? Sorularını cevaplamalıyız.
Malum ,ülkemiz deprem kuşağında. Deprem her zaman oluyor. Bazen bir küçük bölgede. Bazen biraz daha büyük. Bazen can kaybı ve yıkım yapmıyor. Ama sık sık deprem oluyor. Yerin altındaki fay kırığını takip edip içini betonla veya başka bir şeyle doldurup ya da içini boşaltıp tehlikeyi bertaraf etmek mümkün değil. Depremin ne aman olacağını bilmek de mümkün değil.
Dünyanın her yerinde depremler olur. Bizde ise belki daha çok oluyor. Bazen denizde, bazen karada faylar kırılıyor. İnsanlar ölüyor ,binalar yıkılıyor. Büyük felaketler oluyor.
Önce, ülkenin bir deprem bölgesi olduğunu bilerek hareket etmek ,binaları ona göre yapmak tek kurtuluş yolu.
Depremden sonra televizyon kanallarında deprem ile bilgisi olan veya olmayan onlarca uzman(!) yorum yapıyor. İsabetli görüşler var. Tahminde bulunanlar da..
Teknik Üniversitede yüzlerce mühendis-mimar yetiştirmiş bir bilge hoca; ”.ahlak çöktüğü için depremde de enkaz bu kadar büyük oldu” demiş.
Tabi burada “ahlak çöktü” ifadesindeki ahlak, bazılarının ifade ettiği gibi tek yönlü olarak sosyal hayattaki gayrimeşru cinsellik ifadesi değil. Ahlak, toplumda artan gayrimeşruluk ve yasa dışı cinsellik de olabilir. Konuyu sırf bu açıdan izah edenler de var. Bunun cezası ayrıdır.
Ama hoca, inşaat yapan müteahhidin veya diğer inşaatçıların malzemeden çalarak inşaat yapmasını ucuz ve kötü malzeme kullanmasını da ahlaksızlık olarak yorumluyor.
Adam, belediyede adamını bulmuş,3 kat inşaat yapılacak yere 5 kat inşaat yapmış ,yapı denetçilerini de ayarlamış, ince demir ve elverişsiz kumla inşaatı bitirmiş. Kolonlar ince. İskelet koca yapıyı taşıyacak güçte değil. Değerinin üzerinde bir fiyatla garibanlara daireleri satmış. Oralara gelenlerin bir kaçı da alt kattaki dükkanını genişletmek için zemindeki bir kaç kolonu kesmiş. Bu da ahlaksızlık. Ahlak sadece namusla ve cinsellikle ilgili değil. Yasa dışı ve yaşamaya uygun olmayan binalar yapmak da başka bir ahlaksızlık...
Deprem 11 ilde, ilçelerinde ve köylerinde oldu. Fay kırığına, ülkemizin deprem bölgesi olduğuna bir itirazımız yok. Bununla beraber yaşayacağız. Ama depreme karşı dayanıklı binalar yapmak iyi ahlak ile donatılmış olunmayı gerektiriyor. Demirden çalmayan, iyi malzeme kullanan, her şeyi yasaya uygun yapan bir ahlaki yapıda olmamız lazım. Binlerce bina yıkıldığına göre ahlaksızlık o kadar çokmuş.
Depremin hatırlattığı bir şey daha var.
Kimse kimseden üstün değil. Bina yıkıldığı zaman alt kattaki kiracısı ile “az kira veriyorsun” diye kavga eden mal sahibi birlikte enkazın altında kalıyor. Mal mülk yalan. Böyle felaketlerde birlik olmak gerekir. Zorda olana yardım etmek gerekir. Dayanışma şarttır zor zamanlarda. Bunu başardı Türk milleti. Hasılı , iyi insan olmak ve ahlakı baş tacı etmek gerekir...